Çanakkale'de Kentlilik Bilinci, Kentlilik Kültürü ve Toplumsal Etkileşim





Çanakkale kentlilik bilinci açısından kelimenin tam anlamı ile iki arada bir derededir.  Kentte yaşayan kişilerin kente özgü tavır ve davranışları benimsemeleri, içselleştirmeleri ve geliştirmeleri ile ortaya çıkan bu toplumsal aradanlık ile ilgili kentimizde bolca örnek bulunmaktadır. Bu örneklerden bazıları şunlardır.
Örnekler
Örnek bir: Üç alışveriş merkezi (AVM) kentlinin alışveriş alışkanlığını, kentin büyüme eksenini de değiştirmekle kalmadı.  Kentlinin en azından bir kısmı için AVM’ler sosyalleşeme ve kültürlenme yeri işlevi de görüyor. Bunu çarpıcı olarak Kent Eylem Planı ile ilgili hedef gruplar ile yapılan toplantıların birisinde, bir mahalledeki kadının “kışın çocuğumu gezdireceğim, onunla zaman geçireceğim yer bulamıyorum, onun içinde istemeye istemeye AVM’ye gidip, orada birlikte geziyoruz, oyalanıyoruz” demesi ile farkına vardım.  Bu kadının istemeye istemeye yaptığı zaman geçirme, AVM’lerin kendilerine biçtiği bilinçli bir işlev. Çanakkale’dekilere kıyasla daha büyük olan Ankara, İzmir, Bursa gibi kentlerdeki AVM’ler müşteri çekebilmek, gelenide daha fazla tutabilmek için zaman zaman binanın merkezi yerinde küçük konserler, gösteriler düzenleyebilmekte kurslar açabilmektedir. Kentli tarafından da özellikle kış aylarında dinlenme, eğlenme, gezme yeri olarak da kullanılmaktadır. Bu arada oraya gelmişken alışverişte yapılmaktadır.
Örnek 2: Kent Müzesi ve Arşivinde kent ile ilgili iki ayda bir sergi, her hafta bir söyleşi gerçekleştiriliyor. Belediye yetişkin ve çocuklar için her hafta filmleri gösteriyor, her ay tiyatro izleme olanağı sunuyor. Kentte her zaman en az iki sergi var. Ama bu etkinliklerden yararlanan sayısı sınırlı olup, etkinliklerden yararlananlar tanış olmakla kalmamakta, özel toplumsal iletişim ortamları da oluşturabilmektedir.
Örnek 3: Çocuklardan yetişkinlere kadar çeşitli yaş kategorileri için ücretsiz, düşük ücretli kültür –sanat kursları var. En yoğun ilgide dans kurslarına oluyor.
Örnek 4: Kriz döneminde biraz durgunlaşsa da gece eğlencesi mekânları çeşitli beğeni ve gelir kesimlerin hitap edecek kadar var.
Örnek 5: kahvehaneler cafeler ise yalnız zaman geçirme yeri değil aynı zamanda önemli bir sosyalleşme ve etkileşim yeri olma özelliğini korumaktadır.
Örnek 6. Özellikle kış aylarında her ay bazen kent dışından birden fazla konuk uzman birikimlerini, deneyimlerini düşüncelerini (her ne kadar bu olanaktan yaralananlar sınırlı da olsa) Çanakkaleliler ile paylaşmaktadır.
Örnek 7: Sosyal –kültürel ilişkilerde komşuluk, akrabalık, hemşerilik gibi ilişkilerin yanında işyeri arkadaşlığı, benzer hobi, beğeni, duyarlılık sahibi olma gibi ilişkiler de yaygınlaşmaktadır.
Örnek 8: reklamcılık, grafik tasarım, fotoğrafçılık, film, endüstriyel tasarım gibi yaratıcılığa dayanan kültürel üretimler kentimizde yeni yeni gelişmektedir.
Kültür kentine doğru
Bu örneklerin hepsi tek bir olgunun farklı görünümleridir. Geleneksel kültürel öğeler ile modern kültürel öğelerin iç içe geçtiği bir süreci yaşadığımız olgusudur.   Başka bir ifade ile Çanakkale bir kültür kenti olmaya evirilmektedir. Çanakkale Kültür kentine evrilirken, Çanakkaleli de üç farklı tercihle karşı karşıyadır.
Birisi geleneksel kültürü sürdürme alışkanlığını muhafaza etme. Kahvehaneleri, komşu ziyaretlerini, günleri bir sosyalleşme yeri olarak muhafaza etme. İkincisi modern çağa ayak uydurarak AVM gibi yerleri tercih etme. Üçüncüsü kişisel kapasitesini ve beğenisini kültür-sanat üretim becerisi kazanma ya da tüketimi ile geliştirmeyi tercih etme.
Bu üç ana olanaktan herhangi birisini tercih edebileceği gibi, birden fazlasını da tercih edebilir. Genellikle de birden fazla tercih yapılmakta, farklı olanaklardan yararlanılmaktadır. Bu tercihlerde eğitim (öğrenim değil) ve gelir durumu önemi etken olmaktadır.
Parçalı kültürel kimlikler:
Bu tespitlerden birkaç sonuç çıkarabiliriz. Öncelikle kentleşme kentin barındırdığı kültürel ilişki ve değerlerin çok parçalı hale gelmesine etki etmektedir. Bu parçalık kültürel kimliklerin ötesinde bir parçalılık olup, esas olarak kentli kültürü kazanma, geliştirme ile geleneksel kültürünü muhafaza etme arasında meydana gelmektedir. Bu parçalanma gerek toplumsal kesimler için gerekse tek tek bireyler için ikisinden birisini taşıması şeklinde gerçekleşmesi ender durumlardır. Genellikle her toplumsal kesim ve/veya kişi birden fazla kültürel –sosyal ilişki ve değeri taşımaktadır.  Ama birisi o kişi ya da kesim için giderek baskın hale gelmekte, ya da bunun potansiyelini taşımaktadır.
Ortak yaşam alanında toplumsal etkileşim ya da
Hangisi olursa olsun kentsel ortak yaşam alanlarını kullanarak kent(li) kültürü ile toplumsal iletişimi oluşturulamaz ise kişiler ve kesimler arasında farklılıklar ayrımlara dönüşme potansiyeli taşımaktadır. Bu ayrımlar her zaman dışlanma, ötekileştirme riskini de taşır.
Ayrıca kentsel ortak yaşam alanındaki iletişim ve etkileşimleri gerçekleştiremeyen kişiler kendi bireysel yaşam ilişkileri ve değerleri içine kapalı kalarak bireycileşmekte ya da cemaatleşmektedir. Kentte yaşayan kişilerin kente özgü tavır ve davranışları benimsemeleri, içselleştirmeleri ve geliştirmeleri ile kentlilik bilinci arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusudur.
Kentli bilincine dönüştürebilme 
İkincisi günümüzde, kentleşmenin artması ile birlikte kentli kültürünün yaygınlaştırılması, bunun bir kentli bilincine dönüştürülmesi yerel yönetimlerin en önemli sorunsallarından birisi haline gelmiştir.
Kentte yaşayanların kentlileşmesinin ön koşulu kentleşme süreçlerinin yeniden şekillendirilmesinde kendi iradesini açığa çıkarabileceği ortam ve olanakların varlığıdır. Ama bu yeterli değildir. Her zaman birileri, çeşitli saiklerle bireysel girişkenlik ve duyarlılıklarını gösterebilir. Önemli olan bu ortam ve olanakların kentin geniş kesimlerince kullanılacak süreçleri organize etme ve bu süreçlerde oluşan ortak gücün, iradenin kentteki herkesin yaşamına dokunmasını sağlayan nitelik ve nicelikte olmasıdır. Bu açılardan Çanakkale’deki kültürel ortamlar ve olanaklar ile Çanakkale Belediyesinin kültürel faaliyetlere yer yer desteği yer yer öncülüğü değerlidir. Değeri olan bu süreçlerin (kentin tüm sosyal kesimlerinin yararlanabileceği şekilde içselleştirilmesine ve yaygınlaştırılması ile) geliştirilmesi daha değerli hale getirecektir.
Kültür ekonomisinin oluşması
Üçüncüsü kentimizde kültürün ekonomisi oluşmaktadır. Azımsanmayacak bir kesim Sanat, eğlence, dinlence gibi kültür faaliyetlerine kaynak ayırmaktadır. Yine azımsanmayacak bir kesim kültürel faaliyetlerin sunumundan gelir elde etmektedir.
Dördüncüsü yaratıcılığa dayanan kültürel üretimler kentin kendi ihtiyaçlarına yönelik olarak sınırlı bir kesim tarafından talep edilmekte ve az sayıdaki kişi tarafından bu talep karşılanmaktadır. Hâlbuki kapitalist ilişkilerin gelişmesi bu tür kültürel ürünlere talep ve sunumun da artmasını getirmektedir. Ve bugün Londra, Barselona,  Berlin gibi birçok kent Yaratıcı hizmetler denilen bu sektörü geliştirmek üzere özel stratejiler geliştirmektedir. Yaratıcı hizmetler kent içine olduğu kadar kent dışına özellikle de bölgeye yönelik olarak geliştirilebilir.
Ya bu toplumsal aradanlığı aşarak, kentin çoğulcu, demokratik kültür sentezini oluşturmayı başarırken kenti geliştirmenin de yeni bir eksini oluşturacak (bu eksen diğer eksenleri dışlamaz, tersine onların gelişmesine yardımcı /destekleyici olur) ya da kentte yaşayanlar arasındaki farklılıklar toplumsal ayrımlara doğru giderken günümüzde öne sürükleyici olmayan eksenlerde büyümeye çalışacaktır.

Toplumsal Praksis olarak kentlileşme
Bunların hangisinin olacağı ( ya da hangisinin ne ölçüde, nasıl gerçekleşeceği) yalnız kentteki ekonomik, siyasal ve kültürel süreçlerin yansıması ile belli olmayacak, bunlar kadar hatta yer yer bunlardan da) etkili olabilecek olan kentin yeniden oluşumu ve değişimine toplumsal olarak ne kadar nasıl yer alınacağıdır.
Kentli içinde yaşadığı mekânsal ortam tarafından etkilenirken, toplumsal olarak bu ortamın yeniden oluşumu ve değişimine katkıda bulunur. Kentli toplumsal yaşam ortamını etkilemesi aynı zamanda farkında olarak ya da olmayarak kendisinin gelişimi ve değişimi ile ilgili sözünü de söylemesi demektir. Bu aynı zamanda kentli bilincinin oluşması, kentli yurttaşlığın gelişmesi ile güçlü bağlar taşımaktadır.
Kente yaşayanların kentsel yaşama ve üretilmesine katılması ile kentin sahiplenmesi arasında güçlü bağlar vardır. Kentleşme Şurasının kentlilik bilinci ile ilgili komisyon raporunda belirtildiği gibi  “Kentsel yaşama, ekonomik, sosyal, kültürel ve politik olarak katılmayan kişilerden, kenti sahiplemesini beklemek boşuna beklemektir”. Kenti sahiplenme ile de Kentlilik bilincinin gelişmesi arasında güçlü bağlar bulunmaktadır.
Böyle bir süreç kentte var olan yaşamın, aynı ortamda “öteki” yaşam olmaktan çıkmasına ortak bir yaşamın insanî, mekânsal ve düşünsel olarak birlikte üretilmesine katkı yapar.



[i] 14 Şubat 2010 tarihli aynalı pazarda yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.