Tütün; Kendi Ülkesinde Sürgün

 [1]

Tekel 1941’de kuruldu, halen 87 tütün işletmesi, 20 alkollü içki fabrikası, 8 sigara fabrikası, 1 kibrit, 11 tuz işletmesi var. Tekel’in cirosunun % 75 civarı sigara satışlarından geliyor. Tekel’in bütçeye katkısı ise % 5 kadar. 500 bin tütüncü ailesi ve 50 bin kadar işçi doğrudan Tekel’in faaliyet alanı içerisinde, başka bir ifade ile nüfusun % 5’i olan 3 milyon kişi Tekel’in faaliyet alanlarından geçimlerini sağlıyor. Bir süre sonra bu ifadeleri “dı” şeklinde ifade etmek gerekecek, çünkü Tekel parça parça özelleştiriliyor, daha doğrusu ulusaşırı tekellere devrediliyor.
Eğer Türk tütüncülüğü ve sigara sanayi, sigara kullanımının tamamen ortadan kalkması sonucu ölse, bu arada üreticinin alternatif ürünlerle kazancının garantilense idi, bu olumlu bir şey olurdu.  Ama şimdi Türk tütün sanayinin yerine ulusaşırı sigara sanayi geçirilmektedir. Halbuki Tekel hem ekonomik olarak karlı bir kuruluştur, hem de sosyal bir işlevi vardır.
1. 12 Eylülden beri Tekel’in özelleştirilmesi politikaları uygulanmaktadır.
Tekel’in özelleştirilmesi çalışmaları 12 Eylül döneminde başlandı. O zamandan beri Tekel’in özelleştirmesine karşı çıkan 3 Bakan Bakanlıktan azledildi veya ayrılmak zorunda bırakıldı; Ulusu Hükümetinin Gümrük ve Tekel Bakanı Recai BATURALP, Özal’ın ilk Gümrük ve Tekel Bakanı Vural ARIKAN ve 1989’da dönemin Sağlık Bakanı Bülent AKARCALI, tekelin özelleştirilmesine, Türkiye pazarının ulusaşırı sigara tekellerine açılmasına karşı çıktıları için bakanlıktan oldular. Bu dönemde Ulusaşırı sigara tekellerinin Türkiye pazarına girmesi ve yayılması için gerekli kolaylıklar sağlandı.
2. Tekel’in tasfiyesi üreticilerce ve kamuoyunca benimsenmesi için irrasyonel fiyat, alım ve stok politikası uygulanmıştır.
Tütün üretimi 63-80 arasında % 42 artmış, 1986’den sonra bu artış hızlanmış ve stoklar oluşmaya başlamıştır. 1986’dan sonra tütün üretiminin artması verilen taban fiyatlar ile hükümetlerce bilinçli olarak sağlanmıştır. Bu amaçla 1986-92 yılları arasında, tütün fiyatları genellikle enflasyonun üzerinde artırılmıştır. Örneğin 1987’de enflasyon %38,9, tütün taban fiyatında artış oranı % 86.75, Sırası ile 1988’de % 73.7’ye % 101.18, 1992’de % 72.3’e % 136.57 olmuştur. Bu üretimi artırmış, ihraç olanaklarının da sınırlı olmasıyla stoklar oluşmuştur.
Ürün alımlarına Aralık ayında başlanması mümkünken çoğu zaman Şubat’ta başlanmış, üreticiye ürün bedeli ise genellikle 6 ay sonra ödenmiştir.
Böylece hem üretici Tekel’den bıktırılmaya çalışılmış hem de kamuoyu tütünde stok var, bunu Tekel’in yakmaktan başka çaresi yok, bu da Tekel’i zarar ettirecek, türü bilgilerle tasfiyeye hazırlanmıştır. Bu arada medyada Tekel’in devlete trilyonlarca lira borçlu olduğu haberleri yer aldı. Bu haberler eksikti, örneğin Tekel 1994 20,8 trilyon borçlu iken devletten 31 trilyon lira alacaklı idi, 1997’de 330 trilyon borçlu iken 375 trilyon lira alacaklıydı. Aynı dönemde temelleri 1970’lerde atılan sigara fabrikaları bir türlü tamamlanmıştır.
Şimdi de Tekel’in yerine tütün ofisi ve tütün borsası kurulacağı açıklandı. Tütün Ofisinin işleyişini Eyüp Aşık: “hükümet tütünde destekleme kararı verirse tütün ofisi destekleyeceği miktarda tütünü borsada oluşan fiyattan alacak. Yani tütünde piyasa koşulları uygulanacak” diye söylüyor. Bu tür bir işleyiş, tütün üreticisinin geliri düzeyini düşüreceği açıktır.
Stoklar iktidarların irrasyonel politikalarından kaynaklandığı halde fatura üreticiye ve Türkiye halkına çıkarılmak istenmektedir. Faturadan en olumsuz etkilenecek kesim ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki tütün üreticisidir.
3. Tekel karlı bir Kuruluştur. Tekel’in özelleştirilmesi dış borç ve cari açığın büyüklüğü ile açıklanamaz.
Türkiye’nin 3. büyük kuruluşu olan Tekel tek başına Bütçe Gelirlerinin % 5’ni karşılamaktadır. Birim maliyetler içerisinde işçilik payı ise % 17 gibi düşük bir orandadır. Üstelik Meksika 45 bin ton kapasiteli sigara fabrikasını 1 milyar 712 milyon dolara satmıştır. Türkiye ise 25 bin ton kapasiteli fabrikayı bir rivayete göre 100 bin dolara, bir rivayete göre üste para vererek “%51”ini satmaktadır. Satış ile birlikte vergi oranı %5’den % 6.5’a çıkarılırken, fon kaldırılıyormuş. Karlarda yurt dışına transfer edileceğine göre, bu altın yumurtlayan tavuğu kesmek demek değil mi?
4. Türk tütününü ve tütüncüsünü ulusaşırı tekellere karşı korumaktadır. Türkiye’de halen var olan 14 ihracatçı firmaların yarısı ulusaşırı tekel, geriye kalanı da bu şirketlerin furnisörüdür. Tekel bunların üreticiden ucuza tütün almasını ve ucuza ihraç etmelerini önlemektedir.
5. Tekel istendiğinde Akhisar Sigara fabrikasının tamamlanması için gerekli finansmanı kendisi sağlayabilecek paraya sahiptir. Ama 1977’de temeli atılan 5 sigara fabrikasından halen 1’si, o da geçen yıl tamamlandı. Bu fabrikanın tamamlanması için tekel 104,7 trilyon yatırım yaptı. Akhisar sigara fabrikasının tamamlanması için 200 milyon dolara, yani 50 trilyon liraya ihtiyaç vardır. Bunu da Tekel kolaylıkla sağlayabilir.
6.  4046 sayılı yasa ile tekel özelleştirme kapsamı dışında bırakılmıştır. Bunun için ortak alma yoluna gidiliyor. Ama bu da 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik yasasına aykırıdır.
7. Ortak olacak firmalar da Tekel gibi yalnız sigara üreticisi firmalardır. Onlarda teknolojiyi başka firmalardan satın alıyor. Üstelik Akhisar sigara fabrikası 25 bin ton kapasiteli, Samsun’un ise 23 bin ton satışı var. Bu durumda BAT kendi Markalarını üretmek için ya kapasite artırımına gidecek ya da Samsun üretimini azaltacak. Bir diğer olasılık ise Samsun sigarasını Blended sigara haline getirmesidir. Bu arada İzmir, Adana, Malatya sigara fabrikaları sırası ile kapatılacaktır.
O halde sorun Tekel’in ekonomik durumundan kaynaklanmıyor. Sorun AB’nin ve ulusaşırı tekellerin isteklerinden ve güçlerinden kaynaklanıyor.
Ulusaşırı sigara tekellerini bu kadar güçlü kılan etmenlerin başında, kendi ülkelerinde sigara karşıtı kampanyalara boyun eğmek zorunda kalan bir çok gelişmiş ülke hükümetlerinin desteğini almalarıdır; Reagen ve Bush yönetimleri, Çin, Japonya, G.kore, Tayvan pazarlarını bu şirketlere açmak için ekonomik ve politik bütün zorlamalara başvurdular. O sıralarda Amerikan hükümeti bir yandan Amerikalıları tütünün zararları konusunda uyarıyor; diğer yandan tütün endüstrisine yeni müşteriler bulması için yardımcı oluyordu. Bunda da ABD başkan yardımcıları Bob Dole, Jasse Helms, Don Quayle ve Al Gore önemli roller üstlenmişlerdi. Margaret Thacher ise Philip Morris’in danışmanlığını üstlenmişti. Seul’deki ABD Büyük Elçiliği ticari danışmanı bir mektubunda Büyükelçilik ve Washington’daki hükümet birimlerinin Philip Morris ve diğer Amerikan sigara üreticilerinin çıkarlarını günlük çalışmaları içinde ön planda korumaya her zaman devam edeceklerini yazıyordu. Thacher’in Çiller’le sigara tekellerine kolaylık sağlanması konusunu görüştüğü doğrultusunda iddialar bile var. (Ertan Günçiner, Siyah Beyaz), AB ise Türkiye’ye bir an önce TEKEL’in tekelliğini ortadan kaldırması için bastırıyor.
1. AB Türkiye’nin Tekel’i tasfiye etmesini istiyor.
Gümrük Birliği görüşmeleri sırasında Türk tütüncülüğünü savunan kuruluşlar tütün ve tütün mamullerinin 2/95 sayılı hassas ürünler listesine alınmasını istemişlerdi. Ama dönemin iktidarı bunu yapmadı. Gümrük birliği anlaşması gereği 1 Ocak 1988’den itibaren AB ülkelerinden isteyen herkes hiç bir kısıtlamaya tabi olmadan istediği kadar sigara ithal edebilecekti.
Ama AB bunu yeterli görmemiş, 1997 yılında Gümrük Birliği anlaşması çerçevesinde yapılan taviz görüşmeleri sırasında, Tekel’in 1998 yılına kadar özelleştirilmesini istedi. Türkiye’de Tekel idaresinin faaliyet alanlarını özel sektöre açmayı taahhüt etti. Bu taahhüt doğrultusunda Tekel tasfiye ediliyor. Tasfiye sigara sanayi ile sınırlı değil; şimdilik rakı dışında tüm üretim birimlerini kapsamaktadır.
2. Ulusaşırı sigara tekelleri Tekel’in ortadan kaldırılarak, Türk tütüncülüğüne Reji’nin yeniden getirilmesini istiyorlar. Çünkü;
a. Gelişmiş ülkelerde sigara kullanımı azalmaktadır. Getirilen yasaklar ve kamuoyunun bilinçlenmesi sonucu sigara satışları 1990-95 arasında, ABD ve Kanada’da %4,5, Güney Amerika ülkelerinde %11,3, Batı Avrupa ülkelerinde %1,7 oranında düşmüş, Doğu Avrupa’da %5,6, Asya ülkelerinde % 8, Orta-doğuda ise % 17.7 oranında arttı.  Aynı dönemde Türkiye’de %26,5 oranında sigara satışı artmıştır. Başka bir ifade ile Türkiye’deki sigara satışı yılda %5 civarında artıyor.
b. Birçok ülkede sigara satışları düşerken Türkiye’de artması tesadüf değildir. Ulusaşırı sigara tekelleri, Orta doğu, Asya ve uzak doğu, Afrika ülkelerini yayılma alanı olarak seçmişlerdir. Bu yayılma alanlarında ki üslerinden birisi genç nüfusuyla Türkiye’dir. Bunun içinde Türkiye’de Tekel’i ortadan kaldırıp kendi kartellerinin hakimiyetini sağlamak için Bakan düşürmek dahil her şeyi yapabilmektedirler.
Ama Ulusaşırı sigara tekelleri gelişmiş ülkelerde sigaranın yol açtığı zararları gidermek için büyük fonlar ayırmışlardır. Bu konuda en uç önlemlerin ABD’de durum şöyledir;
ABD’de sigara tekelleri her yıl 15 milyar dolarlık tazminat ödeyeceklerdir.  Bu tazminat şöyle kullanılacaktır.
1. Büyük kısmı çocukların sağlık harcamalarında kullanılmak üzere, 5 Milyar dolar sağlık kuruluşlarına bağışlanıyor.
2. Sigara bağımlılarının zararlarını karşılamak için her yıl 5 milyar dolar ayrıldı.
3. 1,5 milyar dolar sigara karşıtı kampanyalara, bağımlılık tedavisi için yürütülen çalışmalara ve spor faaliyetlerine kanalize edildi.
4. 1,5 milyar dolar sigara bağımlılıklarını bu alışkanlıktan kurtarmak için harcanacak.
Ayrıca Sigara bağımlılığına neden olan formüller, reklam pazarlama stratejileri konularında kısıtlamalara razı oldular; sigara makineleri yasaklanacak, tütün ürünleri tezgâh altından satılacak, reklamlarda katı kurallar var, sigaranın içindeki nikotin miktarı aşamalı orak düşürülüp, 2009 yılında tamamen yasaklanacak, sigara içen gençlerin sayısını 10 yıl içinde % 60 oranında azaltacaklar.
Sigara tekelleri 2022 yılına kadar sigaranın yol açtığı zararları ortadan kaldırmak için harcayacakları 168.5 milyar doları Türkiye gibi ülkelerden çıkarmak istemektedirler. Buna da çeşitli iktidarlar ortam hazırlamışlardır. Türkiye’deki sigara kullanımındaki artışın tamamı, Amerikan tipi sigara türünde olup, Tekel’in satışları geriliyor. Türkiye hem genç nüfusuyla hem de tütün üreticisi bir ülke olarak onlar için çok önemlidir. 1996 yılında satışlarını Philsa’nın % 130, Reymond % 344 artırması, ne kadar önemli bir gelişen pazar olduğunu gösteriyor. 1994-96 arasında sigara satışları % 10 artarken Tekelin satışları % 5 geriledi. Halen %24 olan Amerikan tipi sigaraların payı 2002 yılında % 60’ın Amerikan tipi olacağı bunun sonunda Türk tütün ihtiyacının 54 bin ton olacağı tahmin ediliyor.
Bu sürece Tekel’in ulusaşırı bir tekelle ortaklık kurması da eklenince, Türk tütüncülüğün Osmanlı’daki reji dönemini getirebilecektir. Ulusaşırı tekeler sigara pazarına hâkim olmakla kalmayacak, ekici tütün piyasalarını, bu piyasalarda oluşacak fiyatları ve ihraç fiyatlarını da kendi çıkarları doğrultusunda belirleyeceklerdir. Kullanılmayacak tütünü bu şirketlerin alması düşünülemez. Kullanılmayan tütün bu sefer tamamen devletin başına kalacaktır.
Philip Morris Sabancı Pazarlama ve Satış’ın Genel Müdürü Merco Terribillini, ilkbahar aylarında Türkiye’nin Philip Morris için büyük potansiyele sahip çok önemli ülke olduğunu, Tekel topyekûn özelleştirilmesini sigara yasasının uygulanmamasını istemişti. Şu an ki uygulamalar Terribillini’nin istekleri doğrultusunda değil mi? Sigara yasasının uygulanıp uygulanması hem onlar hem de Türkiye için çok önemli, çünkü Dünya örnekleri tam olarak uygulandığında onların satışları düşebileceğini, tam uygulanmaz ise Türkiye açık bir pazar haline gelebileceğini gösteriyor. Çin, Japonya, Tayvan, Moğolistan, Güney Kore, ulusal pazarlarını bu şirketlerin saldırılarından korumak için sıkı tütün kontrol yasaları çıkardılar. En başarılı örnek olan Tayland, Sigara ithalatına koyduğu yasak GATT tarafından kaldırılırken, dünyanın en sıkı anti-sigara yasaları ile pazarını korudu. Amerikan şirketleri başlangıçta % 25’lik bir pay beklerken % 3 ile yetinmek zorunda kaldılar. Türkiye ise damak zevkinin değiştirilmesine yardımcı olunuyor. (Ertan Günçiner, Siyah Beyaz)
Şimdi biz batılı olduğumuz, AB’ye üye olmamız gerektiğini düşünüyoruz, Ama Muz cumhuriyeti diye nitelendirilen Latin Amerika ülkelerinin bile kabul etmediği şartları kabul ediyoruz. Gelişmiş Ülkelerin Afrika, Asya, orta doğu ülkelerine reva gördüğü koşulları benimsiyoruz. Bu olacak şey mi?
Bu koşullarda;
1. Öncelikle sigara yasası tam ve eksiksiz uygulanıp, sigara kullanımını ortadan kaldırmak hedeflenebilir,
2. Bu arada üretici alternatif ürünlere yönlendirilip, geliri ve tarımsal üretim garanti altına alınabilir,
3. Tekel özelleştirilmeyip, gelirinin bir kısmı sigaranın yol açtığı zararların telafisi için kullanılabilir,
4. Sigaradan zarar görenler, zararlarının telafisi için dava açabilir,
5. AB’den tütün ve tütün mamulleri ithalatına gümrük vergisi konmanın yolları bulunabilir. Ayrıca diğer ülkelerden sigara ithalatında alınan  % 25’lik gümrük vergisi artırılabilir.




[1] Bu yazı Ocak -Şubat 98 tarihli Ziraat Dünyası Dergisinin 440. Sayısında (syf. 10-14) F. Ergun adı ile yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.