Tarımda Vergi

[1]
İnsanın ilk ekonomik faaliyeti olan tarım aynı zamanda devletlerin ilk gelir kaynağıdır. Sanayi devrimine kadar da başlıca vergi kaynaklarından oldu. Devlet için gelir, kamu hizmetlerinin finansmanında ana kaynak olan vergiler, vergilendirilen ve /veya vergilendirilmeyen ve/veya daha az vergilendirilen) kesimler, toplanış yöntemi ve oranı, kullanılış yeri ve yöntemleri ile kaynak dağıtım mekanizmalarının birisidir. İdeal olan toplumun tüm kesimlerinin gelirleri ile orantılı olarak kamu harcamalarına katılmasının sağlanmasıdır. Ama ne yazık ki bu gerçekleşmekte vergi toplama oranı ile verginin toplandığı ve aktarıldığı kesimler değişmektedir.
TBMM'den geçen yasaların yüzde 10'nu vergi ile ilgili. Yalnız 1980'den sonraki 12 yılda Gelir Vergisi yasasın da 17, Kurumlar Vergisi Yasasında 14 defa değişiklik yapılıyor. Buna rağmen vergi sorunu Türkiye'de her zaman kanayan yara: Vergi gelirlerinin istenen düzeye yükseltilemezken toplumdaki yük dağılımında fevkalade adaletsiz gerçekleşiyor.
Her kapsamlı vergi düzenlemesinde tarımda vergiler de gündeme geliyor. Son vergi düzenlemesi tarım kesiminin kendisini değil, ürettiği ürünlerin işlenmesi ve ticaretinden vergi almayı ön plana çıkarıyor. Bu durum madde gerekçelerinde, üreticilerin satış tutarları üzerinden vergilendirilmeleri nedeni ile gelirlerini gizlemek için belge talep et memelerine yol açtığı, bunun da "belgesiz olarak ticari ve sınai hayata intikal eden tarım ürünleri kayıt dışı ekonominin diğer önemli bir kaynağını oluşturduğu", vergilendirmede satış tu tarının dikkate alınmaması sayesinde "çiftçilerin satışları ile ilgili olarak belge almaktan imtina etmeleri için neden" kalmayacağı şeklinde açıklanıyor. Bu yaklaşım Cumhuriyet boyunca uygulanan doğrudan vergilendirme yerine de gere dolaylı yollardan el koyma politikasına da uygundur.
1923: MİAD
Sanayi devrimini gerçekleştireme yen Osmanlı devletinde bütçe gelirleri ganimet dışında çok büyük ölçüde tarım kaynaklı oldu. Bu durumun Cumhuriyet'ten sonra tersine döndüğü söylenebilir.
İzmir İktisat Kongresi kararları arasında Aşar'ın kaldırılması da yer alır. Kararı Stefanos YERASİMOS, tüccarlar ile büyük toprak sahipleri arasındaki uzlaşması ile artık ürünün fiilen büyük toprak sahiplerine devri olarak değerlendiriyor (2). Ama Aşar 17 Şubat 1925'e kadar kaldırılmadı. Aşar kaldırılırken tarım kesimi ile ilgili vergilerde yeni düzenlemeler yapılarak vergi gelirlerindeki kayıp telafi edilmeye çalışıldı. Bunların en önemlisi ağnam ve yol vergileridir.
1921'de Kurtuluş savaşı gereklerine göre düzenlenen yol vergisi (Aşar kaldırılmadan hemen önce) 1925 ve 1929'da iki defa yeniden düzenlendi. Her yeni düzenleme yol inşaatında çalışma veya yevmiyeyi ödeme zorunluluğunda olan 18-60 arasındaki erkeklerin yükümlülüklerini artırdı. 1952 yol vergisi kaldırılırken akaryakıt vergisi konuldu.
Osmanlı Devleti’nde hayvan satışın dan alınan Ağnam vergisi, "Sayım Vergisi" adı verilerek, 1926'ya kadar tüm küçükbaş hayvanlardan, sonra da tüm büyükbaş hayvanlardan da alındı. Sayım vergisi kaldırıldığı 1962'ye kadar tarım kesiminden alınan başlıca vergi oldu.
1925'den sonra tarım kesiminin Ağ nam ve yol vergisi dışında dolaysız olarak vergilendirilmediği söylenebilir. Arazi vergisi ve yalnız 1926-30 arasın da 4 yıl alınan traktör vergisinin etkisi fazla olmadı. Aşar kaldırılırken arazi vergisi 8 kat artırılarak yüzde 0,6'dan yüzde 4,8'e çıkarılması, Aşar vergisinin yanında düşük bir vergi oranı olarak kaldı. 1971 yılına kadar sabit arazi değeri üzerinden müterakki olarak alındı. Arazi değeri 1936'da yeniden belirlendi. Değerin 1942 ve 62'de arttırılması arazinin gerçek değer artışı yanında çok küçük kaldı. 1971'de arazi vergisi oranı yüzde 0,3'e düşürülürken yüzde 2-15 arasında değişen müterakki niteliğine de son verildi. (3).
Aşar'ın kaldırılması vergi gelirlerin den önemli azalmalara yol açtı. Bu azalmayı telafi için konan tarımsal dolaysız vergiler devlet açısından zararı telafi etmedi. Arazi ve Sayım vergisinin sabit miktar üzerinden alınması nedeniyle, 1929-33 arasında var olan vergi yükü, tarım ürünleri fiyatlarının üçte bire kadar düşmesi sonucu önemli ölçü de arttı. Bu tüm üreticilerin durumunu kötüleştirilirken, pazara açılmış ve açıl maya başlayan (özellikle de küçük ve orta) üreticiler daha olumsuz etkiledi.
SAVAŞ YILLARI; BİR İSTİSNA MI?
II. Dünya savaşı yıllarında ise Toprak Mahsulleri Vergisi (TMV) tarım ke simini yeri ile orantılı olarak vergilendirmemişse de tarımın devlet harcamalarına katılımındaki düşüşü bir süreliğine durdurmuştur.
1944- 46 yıllarında aşar benzeri bir vergi olan TMV ile tahıldan ayni, sınai bitkilerinden nakdi olmak üzere yüzde 10 vergi alınması kararlaştırıldı. Ama söz konusu yıllarda TMV'nin çiftlik katma değerinin yüzde 1,6- 2,4'ü arasın da toplanmış olması, başta büyük toprak sahipleri olmak üzere köylünün önemli bir bölümünün ürün kaçırmanın yolunu bulduğunu gösteriyor. Bu durumda Verginin çoğu zaman tahsildar hatta jandarma zoru ile toplanması büyük tepki çekti.
1946'da TMV ve ürünün zorunlu olarak devlete satışını kaldırıldı. 1949 yılındaki genel vergi düzenlemesinin taslağında tarımın vergilendirilmesine ilişkin maddeler bulunmasına rağmen, bu maddeler baskılar yüzünden yasallaştırılamadı. 1950 yılına gelindiğinde hemen hemen tarım sektörü üzerinde hiç vergi kalmamıştı.
1960 SONRASI
1960 yılında kabul edilen 193 sayılı gelir vergisi kanunu ile tarım kesimi ye niden düşük oranda da olsa vergi kap samına alındı. Bu kanun ile "vergiden muaf küçük çiftçi", "götürü usulden vergilendirilen çiftçi", "gerçek usulden vergilendirilen çiftçi" kategorileri getirildi.
Yasa 12. ve 13. maddelerdeki işlet me büyüklüğü ve yıllık satış tutarını aş mayan çiftçileri gelir vergisinden muaf tuttu. Bu ölçütleri yıllık satış tutarı 53. maddede yazılı haddi aşmayanları götürü gider usulüne, aşanları gerçek kazanç usulüne göre vergilendirdi. Götürü gider vergi oranında bildirilen gelirin en az yüzde 70'i maliyet kabul ediliyordu.
Zirai kazançların vergilendirilmesi 1962'de yeni hükümler belirleninceye kadar ertelendi. Yeni hükümler tam bir yıl sonra yürürlüğe girdi. Aradaki zamanda küçük çiftçi muafiyeti ve götürü usul sınırları yükseltildi. Bunun sonucu gerçek kazanç usulüne göre vergilendirilecek üretici sayısı 200 binden onda birine 20 bin civarına düştü. (5 içinde İzzettin Önder)
30.12.1980 tarihinde götürü vergi oranı tersine çevrilerek en fazla yüzde 70'i maliyet kabul edilmeye başlandı. Ayrıca nihai ödeme niteliğindeki stopaj ve asgari vergi yükümlülüğü ile küçük çiftçi muafiyeti delindi. 1986'daki düzenlemede vergi kapsamına girecek işletme büyüklükleri önemli ölçüde arttırıldı (Tablo 1). Ama uygulamada işlet me büyüklüğü ölçütü, her yıl Bakanlar Kurulu tarafından satış tutarına göre belirlenen muaflık ve götürü vergi sınırları aynı oranda artırılmayarak fiilen işlevsiz hale getirildi. Örneğin buğday üreticisi 610 dekara, ayçiçeği üreticisi 500 M2da, pamuk üreticisi 200 da, çeltik üreticisi 150 da, büyükbaş hayvan yetiştiricisi 80 adete kadar vergiden muafken, 1997 yılında satış tutarı üzerinden ödediği vergi ile bu miktarlar, sırası ile, 240, 181, 117, 59 dekar ve 18 adet oldu (1).

İşletme Büyüklüğü Ölçütleri
ADI
CİNSİ
MİKTAR
ARTIŞ ORANI
ORANI


1998
1998
1986
Hububat (Kuru Alan)
Dekar
1200
96,72

Hububat (Sulu Alan)
600
-1,6
96,8
Bakliyat, afyon, Susam, Keten Kendir
300
42,9
50,0
Ayçiçeği
600
20,0
284,6
Pamuk
300
50,0
400,0
Çeltik
200
73,9
187,5
Pancar
200
33,4
200,0
Patates, Soğan. Sarımsak
200
60,0
212,5
Çay
40
100,0
0,0
Tütün
200
0,0
300,0
Sebze
200
33,4
275
Sera, Çiçekçilik
8
60,0
233,4
Kavun, Karpuz
300
122,3
170,0
Fındık
250
13,6
266,7
Bağ, İncir
250
47,1
112,5
Muz
20
566,7
0,0
Antep Fıstığı
Ağaç
1500
100,0
0,0
Zeytin
2500
108,4
0,0
Narenciye
1250
163,2
0,0
Elma
1000
42,9
0,0
Kayısı
1000
42,9
0,0
Armut, Vişne, Kiraz, Şeftali
1000
33,4
0,0
Diğer meyve ve ürün  
Dekar
100
100,0
0,0
Büyükbaş Hayvan
Adet
150
87,50
60,0
Küçükbaş Hayvan
500
117,39
100,0
Arıcılık Kovanı
500


Ağ Kafeslerde
M2
500


İç Sularda balık av.
T. Boyu M2



Denizlerde Balık av.
20


İpek Böcekçiliği
Kutu Sayısı
500


*Meyve ağaçlarında meyve veren ağaç sayısı
1998 DEĞİŞİKLİĞİ
27 Temmuz 1998 tarihinde kabul edilen 4369 sayılı vergi kanunun 34 ve 35 maddeleri tarımsal gelirlerden alınacak vergile ri düzenliyor. Yasanın tarımın vergilendirilmesi ile ilgili yaklaşımında, tarımı vergilendirmeme ama bu sayede kayıt dışılığı azaltıp, vergi alanını genişlet me anlayışı hâkim.
Yasa küçük çiftçi muafiyeti ve götürü usulden vergilendirilme ile birlikte satış tutarı üzerinden vergilendirmeyi kaldırdı. Bunun yerine 54. maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçütü tek ölçüt olarak kabul edildi. Yeni arazi büyüklüğü ve hayvan sayısı ölçütlerini aşmayan üreticilerden yalnız stopaj alı nacak. Bu ölçütleri aşan çiftçilerin kazançları ise gerçek usulden vergilendirilecek. Kazançları vergilendirilmeyen çiftçiler bu kazançları için beyanname vermeyecekler. Diğer değişikliklerden biri da ha önce 1 traktörden fazlasına sahip olan üretici küçük çiftçi muafiyetini kaybederken, şimdi 10 yaşını aşmamış iki traktöre sahip üretici vergiden muaf olacak olması, diğeri de daha önce ticari ya da mesleki kazançları dolayısıyla gerçek usulden ver giye tabi olanlar küçük çiftçi muafiyetinden yararlanamazken şimdi işletme ölçütlerini aşmadığı sürece gerçek usulden vergilendirilmeyecek olmasıdır.
Satış ölçütünün kaldırılması işletme büyüklüğü miktarlarının önemli ölçüde arttırılması ile desteklenerek (Tablo 1) tarım kesimi büyük ölçüde ger çek usulde vergiden muaf hale getirildi. Muaflık sınırı daha önceki götürü vergi sınırının oldukça üzerinde belirlendi. Örneğin götürü vergi sınırı, buğdayda 480 Da, Ayçiçeğinde 363 Da, pamukta 235 Da, çeltikte 118, tütünde 71 da, büyük baş hayvanda 36 adet iken, yeni düzenleme sonunda sırası ile 600-1200 da, 600 da, 300 da, 200 da, ve 150 adet işletme büyüklükleri vergi dışı bırakıldı (Tablo 2).
Üreticilerin belge düzenleme, alma ve saklamalarını teşvik etmek için çeşitli kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen avans, kredi, sübvansiyon, prim, ayni ve nakdi destekleme unsurlarından yararlanmaları; Vergi Usul Kanunu'na göre belgeleme yükümlülüklerine uymaları ve ziraat odasından, bulunmayan yerlerde tarım il ve ilçe müdürlüklerinden çiftçi belgesi almaları şartına bağlanıyor.
Son vergi düzenlemesi ziraat odalarına vergide esas alınacak kıymetli evrakı verme işlevi yükleniyor. Bu nedenle vergi kanunu ile odalara verilmiş bu görevin odaların nasıl yürüteceği odaların yeni işlev kazanması açısından önemli. Gerçek usul den vergilendirilmeyen üreticiler de beyanname verme zorunda olsalardı kayıt dışı ekonomi daha az olurdu.
DEĞERLENDİRME
Tarım kesiminin vergilendirilmesi konusu tartışılırken, dikkate alınması gerekenlerden noktalar dan başında kesimde kişi başına ortalama gelirlerinin kentlerdeki ortalamanın üçte biri kadar olduğu ve kendi içinde de adaletsiz dağıldığı noktaları geliyor. Tarım kesiminin vergilendirilmesi yaklaşımında, (diğer kesimler için olduğu gibi) günün koşullarına göre insanca yaşama düzeyini sağlayacak asgari gelirin altındaki gelirlerin vergilendirilmemesi, üzerindeki gelirlerin ise müterakki vergi uygulanması gerekiyor. Ama tarım kesimin düşük düzeyde vergilendirilmesinde bu bakış açısından öte, kesimin siyasal -toplumsal gücü, birikim tarzının karakteri önemli rol oynamıştır.
1925 yılında aşarın kaldırılması ile tarım kesimi II. Dünya savaşı yılları haricinde 1963'e kadar ge lir vergisi ödememiş, yalnız bir nevi servet vergisi ödemiştir. 1963'den sonra az da olsa gelir vergisi ile kamu harcamalarına katılmış, katılma oranı 1980'de getirilen stopaj ile yükseltilmiştir.
Aşar'ın İzmir İktisat Kongresi'nden iki yıl sonra kaldırılması, bu zaman zarfında vergi gelirlerinin yüzde 29'unu oluşturan bir gelir kaynağından vazgeçilememesi olarak, kaldırılması özellik le büyük toprak sahipleri arasında gelişen muhalefetin nötralizasyonu ve Muhalefetin tabanını kazanma girişimi değerlendirilebilir. Bu tarihten sonra 1963 yılına kadar 1952'de bir baş vergisi niteliğindeki yol vergisinin kaldırılması hariç) yapılan tüm vergi uygulamaları orta ve büyük toprak sahipleri yararına, topraksız ve küçük topraklı köylü aleyhine olmuştu
Büyük toprak sahipleri aşarın kaldırılmasından sonra ilk (ve tek) defa kamu harcamalarının finansmanına az da olsa katılmaları anlamına gelen TMV bile esas olarak yoksul köylülerin sırtına bindirilmiştir. Toprak Mahsulleri Vergisi küçük ve büyük toprak sahipleri arasında fark gözetmediği için verginin en ağır yükünü piyasaya pek açılmamış ve savaş şartlarında üretimi düşmüş, esas olarak kendi tüketimi için üreten küçük köylü çekti. Ama bu yıllar da iaşe sorununun çözümü için üreticinin ürününün belli miktarını zorunlu olarak devlete satma zorunda bırakılmasının olumsuz etkisi daha fazla oldu.
1950 seçimlerinin öngününde köylünün tepkisini çekip, seçimleri kaybet meme düşüncesi tarımın vergi dışı bırakılmasına yol    açtı.  Üreticiler 1950'den itibaren seçimden seçime de olsa oy potansiyelleri ile ağrılıklarını duyurdular. 1960 düzenlemesinde bunun rolü büyüktür.
1960'daki vergi düzenlemesini Gülten KAZGAN "siyasi değişiklikler, salt orta ve büyük üretici yararına işleyen ve topraksız köylü ile küçük üreticiler aleyhine olan vergi politikasını bir dere ce düzeltebilmiştir" şeklinde değerlen diriyor. 1965-80 arasında üreticilerin gelişen toplumsal muhalefete katılma potansiyelleri diğer olanakların yanı sıra vergi avantajları da sağlanarak nötralize edilerek toplumsal muhalefetten uzak tutulmaya çalışıldı.
1980'den sonra bu durumun orta dan kalkması ve oy potansiyelleri dikkate alınmadan emekçi / üretici gelirlerinin düşürülmesi politikalarına paralel olarak tarım kesiminin devlet harcamalarına katılımı da artırılmıştır. Ama bu artış 1986'da hala önemli bir oy potansiyelleri ve kırsal kesimdeki hafif hareketlenme dikkate alınarak da azaltılmıştır.
1997'de 1996 yılındaki Taban Fiyatlarına Göre Muaf ve Götürü Usulden Vergilendirilen üreticilerin Ortalama Verime Göre Sahip Oldukları Arazi Büyüklüğü ve 1988 Düzenlenmesi Ölçütleri

1988
1997

Muaf
Muaf
Götürü
Hububat
600-1200
240,00
480,00
Ayçiçeği
600
181,51
363,03
Pamuk
300
117,55
235,10
Çeltik
200
58,77
117,53
Pancar
200
57,05
114,10
Çay
40
44,19
88,39
Tütün
200
35,48
70,97
Fındık
250
74,35
148,71
B.Baş Hayvan
150
18,16
36,32
K.Baş Hayvan
500
252,98
505,96
Hayvanlarda yalnız süt satış fiyatı dikkate alınmıştır.
Tarım kesiminin büyük ölçüde ger çek usulden vergilendirmenin dışına çıkarılmasından tablo 2'de de görülebileceği gibi esas olarak orta ve büyük ölçekte araziye sahip çiftçiler yararlanıyor. Tek ölçütün belli bir ürünün ekildiği büyüklük olması, elverişli arazide ürün çeşitlemesine giden 2000 dekar araziye sahip üreticiyi vergi kapsamı dışında bırakırken, 50 dekar araziye sahip üreticiyi gerçek usulden vergi vermek zorunda bırakabilir. Ama bu tarım kesimin vergi dışı bırakıldığı anlamına gelmiyor.
Stopajın varlığı net gelir üzerinden kar oranına göre yüzde 5-20 arası vergi anlamına geliyor. Son yıllarda kar oranının genellikle yüzde 10-20 arasında olması, yüzde 2'lik stopajın gelir den yüzde 10-20 arasında vergi anlamına geliyor. Bu nedenle üretici stopaj fiyatlara yansıtılmadığı ölçüde belge düzeninden yine kaçınabilir. Stopajın fi yatlara yansıtılmasının genel fiyat düzeyini yükselteceği aşikardır.
Zengin ve büyük toprak sahiplerinin stopajı fiyatlara yansıtma olanakları küçük üreticilere göre çok fazladır. Ayrıca yansıtmasalar bile ödeyecekleri vergi onları, küçük üreticilerle kıyaslanmayacak kadar küçük ölçüde etkileyecektir. Bu niteliği ile de stopaj en çok pazarla bütünleşmesini tamamlamış küçük üreticileri ve kentlerdeki emekçilerin yaşam düzeyini olumsuz etkileyebilecek tir. Bu vergi düzenlemesi, gerekçelerinin dışında, tarım işletmelerinin büyütülmesi eğilimine da uygun bir politikadır.
Göz önünde tutulması gereken bir diğer nokta da kesim içindeki vergi yükünün adaletli dağılması noktasıdır. Tarım kesimin vergi yükü az olmakla birlikte kendi içinde adaletsiz olarak dağılmıştır. Sayım (hayvan) vergisi, ailelerin bitkisel üretimin yanı sıra en azın dan kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve nakit sorununu çözmek için hayvan beslemelerinin yaygınlığı nedeni ile küçük ve orta üreticinin vergilendirilmesi ne yol açarken hayvancılığın gelişmemesinin nedenleri arasında sayılabilir. Veya tam da tarımsal işlerin yoğunlaş tığı dönemde bu kesimlerin yol yapımı na çağrılmasının üretimi üzerindeki etkisi gibi.
Tarım kesiminden özellikle de orta ve büyük üreticiden doğrudan vergi al(a)mayan iktidarlar 1926'daki "Umumi İstihlak Vergisi’nden itibaren, dolaylı vergileme yoluna gitmişlerdir. Temel tüketim maddeleri vergilendirilmesine ağırlık verilmesi, pazara açıldıkça yoksul köylü kesimlerinin yükünü artırmıştır.
Aşarın kaldırılmasının Türkiye'nin gelişmesi üzerine etkisinin olumsuz olduğu, sanayileşmenin tarım kesimince finansmanında önemli bir kaynağın kaybedildiği genel görüştür. Tarım ke siminde orta ve büyük çiftçilere bırakılan artık (bu miktar 1969'da 930 milyon lira) büyük ölçüde tarımın gelişmesi için kullanılmamış ya tarım dışına aktarılmış ya da tüketime gitmiştir. Ama düşük düzeydeki vergiler birikim tarzının karakterinden dolayı tarım kesiminin pazara açılmasını ve 1960-80 arasındaki atılımını kolaylaştırmıştır. Bu da tarım kesimden döviz kuru, dolaylı vergiler, enflasyon, iç ticaret hadlerinin tarım kesimi aleyhine seyretmesi gibi açıkça görünmeyen diğer yollar tarım kesiminden kaynak aktarmanın başlıca mekanizmalarını kolaylaştırdı. Örneğin 1969'da döviz kurunun düşük tutulması ile tarımsal ihraç ürünlerinden sağlanan vergi, aynı tarım kesiminden arazi ve gelir vergisi olarak toplanan meblağ dan 5,3 kat fazladır.
Diğer önemli bir noktada vergilerin harcandığı yerdir. "Çok adil bir vergi yükü dağılımı çok gayri adil bir kamu harcamaları, kamu hizmetleri dağlımı eşlik edebilir. Dolayısıyla bu vergi yükünün gelir dağılımı üzerine olumsuz etkileri bulunabilir."  (10) Örneğin 1980'den sonra eğitim, sağlık gibi sos yal harcamalar için kullanılması azaltılırken, borç faizi ödemeleri ve sermayenin yeniden yapılanması için harcama sının giderek artması gibi. Bu nedenle toplum için toplam değerin bir kısmına el koyma anlamına gelen vergilerin ne reye nasıl harcandığı da büyük önem taşıyor. Harcamaların nereye, nasıl yapılması belli kesimlere kaynak aktarma anlamına geliyor.
KAYNAKLAR
1.ÇALGÜNER, Cemil, 1979. Ziraat Politikası, Ziraat Bankası yayını 1923
2. YARESİMOS, Stefanos, 1989. Azgelişmişlik sürecinde Türkiye Belge Yayınları
3.KAZGAN, Gülten, 1976. Tarım ve Gelişme Der yayınları
4.TEZEL, Yahya S., 1994. Cumhuriyet Dönemi İktisat Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları 5.PAMUK Şevket, TOPRAK Zafer, (Der) 1988. Türkiye'de Tarımsal Yapılar (1923-2000) Yurt yayınları
6.11 Tez Sayı 7
8.Vergi Yasaları
9.SEVİMAY, Hayri R. 1995. Cumhuriyete Girerken Ekonomi, Kazancı Kitap Tic. A.Ş.
10.Vergi Reformu, İktisat Dergisi Özel Sayısı 11.Ekonomide Durum 5 Bahar 98 Türk-lş Araştırma Merkezi
12. OYAN, Oğuz, 1998. Türkiye Ekonomisi Nereden Nereye Türk -İş Yayınları




[1] Bu yazı Ziraat Dünyası Dergisi’nin Eylül -Ekim 98 440. Sayısında (Syf. 25-30) F. Ergun adı ile yayınlanmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.