Tütüncülükte ne oluyor?

CİBALİ SİGARA FABRİKASI NEDEN KAPATILDI?

İSMAİL TUMAY[1]


Bir çoğumuzun içtiği, ikram ettiği, hatta içebilmeyi zevk olarak algıladığı sigaranın, dumanının içinde 400 maddenin dışında neler saklı değil ki; bir yanda yüzbinlerce üretici ailesinin alınteri, umudu, geleceği; diğer yanda uluslaraşırı tröstlerin vahşileşmesi ve saldırganlaşması ile bunların tehditleri. Tehdit, 241 bin hektarda, 220 bin ton tütün üreten 514 bin üretici ailesi ile mi sınırlı?
Tütünü Osmanlı'ya İngiliz gemiciler getirmiş, Rumeli'den gelen göçmenler de Anadolu'nun çeşitli yerlerine yaymış. Anadolu'da ekilmeye başlandığı 17. yüzyıldan beri sürekli tartışma konusu olmuş. 3 yüzyılda zaman olmuş yasaklanmış, içenlerine idam cezası verilmiş (1635), zaman olmuş ithalatı yasaklanmış (1861), zaman olmuş ithal edilmesi devlet eliyle teşvik edilmiş (1984).
Bu zaman içerisinde tütün üreticileri ve tiryakileri Reji'yi, Tekel'i, sigara tröstlerini, ihracatçıları gördü. Tröstlerle kavga eden iktidara da tröstlerin isteğini yerine getiren iktidara da şahit oldu. Sigara yüzünden başı yenen bakanlar ile karşılaştı. Kendisi için ise zaman zaman umutlu olanaklar getirse bile çoğu zaman yoksullukla birlikte gözyaşı ve ölümü de getirmekle kalmadı aynı zamanda bağımsızlığın ya da bağımlılığın göstergelerinden birisi oldu.
Tütün politikaları üç kere değişti. İlk değişiklik 1871 yılında Reji ile ikinci değişiklik Cumhuriyet'in Reji'yi kaldırıp TEKEL'i kurması ile oldu. Üçüncü değişiklik ise 1980'Ii yıllarda Tekel'in KİT haline getirilip, tütün tekelinin kaldırılması ile başladı ve halen devam ediyor.
Her değişiklik sigara sanayicilerini ve tiryakilerini etkilediği gibi Cibali Sigara Fabrikası'nı da etkiledi. Ulusal tütüncülüğün simgesi haline gelen Cibali Sigara Fabrikası (1884), Reji tarafından kurulan Samsun (1887), İzmir (1884), Adana (1895) ve Selanik tütün fabrikalarından birisidir. Cumhuriyet'le birlikte devlete geçen Fabrika, 1994 yılında kapatıldı. Bu kapatma, tütün ve sigara politikalarındaki değişiklikte kat edilen mesafeyi gösteriyor.
Tütünün ekonomideki yeri ise yüz binlerce üreticinin milyonlarca tiryakinin ihtiyaçlarını karşılamasından ibaret değil. Tütün dışsatımı 1980'li yıllara kadar önemli bir gelir kaynağı olmuş. 1957'de toplam ihracat gelirlerinin % 40T tütün dışsatımından karşılanmış. Bu oran giderek düşerek günümüzde %5'in altına indi. Buna karşılık 1984'te başlayan sigara ve tütün ithalatı hızla artarak, 1995 yılında, tütün ihracatımıza yaklaştı, önümüzdeki yıllarda tütün ihracatımızı geçmesi bekleniyor. En büyük ithalatçı ise Tekel. Tekel 2000, 2001 ve Yeni Harman sigaraları için tütün ithal ediyor.
1995 yılı için yurtiçi toplam sigara satışları içinde harman lanmış sigaraların payı %60, 2000 yılından sonra bu oranın %80'lere çıkacağı öngörülüyor. Oriental tütün ise sadece Blended sigaraların dolgu maddesi olarak kullanılacak. Bunun sonucu olarak da 1995 yılında 30 milyon kilo, 2000 yılından sonra ise 50 milyon kilo Amerikan tütününe ihtiyaç var.
Bu gelişmeler de göstermektedir ki Türk tütüncülüğünde bir dönem kapatılıyor. Bir dönemin kapatılmasının nedeni Virginia ve Burley tütünlerinin Şark tütünlerinden daha kaliteli olması mı?
Dünyada Oriental, Amerikan, İngiliz ve Fransız olmak üzere dört çeşit harman (Blend) var. Büyük bölümü ABD'de üretilen ve ağırlıklı ölçüde Amerikan harmanını oluşturan Virginia-Burley tipi tütünlerin nikotin oranı yüksek, aroma ve yanma kabiliyeti gibi özellikleri son derece düşüktür. Amerikan harmanı sigaralarda bu eksikliğin giderilmesi için çeşitli kimyasal maddeler eklenerek soslama (casing) ve kokulandırma (flavoring) yapılır.  Ayrıca bu sigaralara içimi düzenleyici ve düzeltici olarak Oriental tütünler % 10-20 oranında karıştırılır.
Amerikan harmanında kullanılan kimyasal meddeler, içene, tütünün olağan zararının ötesin de zarar verdiği gibi özel bir alışkanlık yapma niteliğindedir. Bu ise tüketicide markaya özel bir bağımlılık oluşturmaktadır. Bu nedenle Amerikan sigarasını içmeye başladıktan sonra Şark tütünü ile yapılmış sigaraları kullanma zorlaşmaktadır. Bunun sonucu, Türk tütünün talebinde sürekli gerileme olmaktadır. Başka bir deyişle bugün Virginia ve Burley tütünlerini ekmekle daha kaliteli tütün ekmediğimiz gibi Amerikan sigaralarını içerek de daha zararsız, kaliteli sigara içmiş olmuyoruz. Burley tütününe ise şeker, kakao ve çikolatamsı çeşitli maddelerle içilebilir hale getiriliyor. Bu harmanlar ise mükemmel diye içiciye sunuluyor.
Peki o zaman neden Amerikan harmanları teşvik ediliyor? Bu sorunun yanıtını bu yazıda tarihsel gelişmesi içinde tütün politikalarını inceleyerek yanıtlayacağız. Burada şu kadarını belirtelim, dünyadaki genel eğilim Amerikan sigarasının yaygınlaşması, tiryakinin kendiliğinden içim zevkini değiştirmesi doğrultusunda değil, sigara içiminin önlenmesi, tiryakiliğin ortadan kaldırılması doğrultusundadır.

REJİ; YOKSULLAŞMA
17. yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına dek, Osmanlı Devlet'inde tütün bağımsız üreticiler tarafından üretilip, tiryakilere tüccarlar aracılığıyla satılıyordu. Devlet ise bu süreçten bir miktar vergi alıyordu.
Tütüne tekel ilk kez 1871 yılında konuldu. Bunun imtiyazı da 400 bin lira karşılığı bir banker olan, Hristaki Rogramons'a verildi. 1874 yılında ise Osmanlı Devleti sınırları içinde tütün ekimi serbest bırakıldı. 1875'de Muharrem Kararnamesi ile borçlara karşılık olarak, Duyun-u Umumiye ‘ye bırakıldı. Duyun-u Umumiye ise 1884'de, tütün tarımının düzenlenmesi ve vergilendirmek için tütün tekelini, %20'si Fransız olan Reji (Yüksek Osmanlı Devleti Duman Tekeli) adlı şirkete devretti. Bu devirle vergilerin dışında şirketten %35 kar da alacaktı.
Reji ‘de Avrupalılar toplam işgücünün %1-3 arasında olan yüksek gözetim görevlerinde çalışıyorlardı. 1882'de saptanan, Duyun-u Umumiye ‘ye adam alma politikası burada da geçerliydi. Times gazetesine verdiği mülakatta, Sir Edgar Vincent’in söyledikleri bugüne de ışık tutacak nitelikte: "Benimsenen ilke yerel yürütme görevlerini tümüyle yerlilerin eline bırakmak ve ancak denetim ve üst gözetim işlerini yabancı kökenli görevliler getirmek oldu.
"Türkiye gibi bir ülke, bir gelir toplama sisteminin kalıcılığı için, yabancıların eliyle ağır vergiler toplamaktan daha tehlikeli bir şey olamaz"
YIL
EKİLEN
(Hektar)
ÜRETİM
(Ton)
VERİM
(Kg / Hk)
1925
66.288
56.294
849
1950
128.343
93.328
727
1965
222.062
132.374
596
1980
222.997
228.349
1.024
1990
320.236
296.008
924
1994
241.293
226.600
940
KAYNAK:
İSTATİSTİK GÖSTERGELER 1923-1992,
TZOB 1995 TÜTÜN MALİYET RAPORU
"Avrupalı yöneticilerin, doğulu halk kitleleri üstünde doğulu aracılar vasıtasıyla çalışmaya razı olmaları daha iyi sonuçlar verecektir.”
Tütün üreticileri birdenbire kendilerinin geçim kaynaklarını denetleyen ve üstlerine vergi salıp toplayan Reji şirketini görevlilerine karşı sorumlu kılındıklarını gördüler. Artık üretici yaşamını Rejiye göre düzenleyecekti. Üretici pazar ile tefeci-tüccar aracılığının yanı sıra Reji aracılığıyla bağ kurma ile karşı karşıya kalacaktı.
Reji dışsatıma gidecekler dışındaki bütün tütünleri satın almayı kabul etmişti. Üretmek isteyenler Reji ‘den izin almak zorundaydı. Ancak yarım dönümden küçük tarlalara ve taş duvar arkasına tütün ekilmesi yasaktı.  Üretilen tütünü üretici kendisi dahi kullanamazdı.
Reji imtiyaz gereği yetiştiriciye ürün değerinin %50'si kadar kredi verecek ve fiyat Reji ile üreticiler arasında birlikte saptanacaktı. Ama Reji görevlileri, üreticileri son derece düşük fiyatlarla şirkete tütün satmaya zorladı, hatta cebir bile kullandı. Ayrıca Reji, onlara görevlilerin kayıp olduğunu iddia ettiği tütünün bedelini de ödetti; aldığı tütünü ise yüksek fiyatla sattı, 1985-86 yıllarında 7,6 kuruşa aldığını 21,1 kuruşa, 1912-13 yıllarında ise 10,3 kuruşa aldığını 30,03 kuruşa sattı.
1897'de hükümetçe hazırlanan bir rapora göre; reji uygulaması tamamen kaldırılarak, tütün tarımının karlılığı sağlanmalıdır. Rai’nin koyduğu sınırlamalar, eskiden İmparatorluğun en zengin çiftçileri arasında olan binlerce tütün yetiştiricisini yoksulluğa düşürmekteydi. Üstelik tütün tarımı, artık devlet için bir servet kaynağı olmaktan da çıkmıştı.

REJİYE KARŞI DİRENİŞ
Bu koşullara karşı çiftçinin direnişi Reji'nin güvenle işlemesini engelledi. En yaygın direniş ise kaçakçılık oldu. Ne yerel yetkililer ne de merkezi hükümet kaçakçılığı önlemek için büyük bir çaba göstermedi.  Kaçakçılar, alırken Reji'den 2-3 kat fazla fiyat verdiği halde satarken daha ucuz sattığı için üretici istediği kadar ekim yapabildiği gibi vergiden de kurtuluyordu. Üretilen tütünün 1/3'ü kaçak üretiliyor ve pazarlanıyordu; Reji tarafından, 1890'da 6 milyon kg. civarında resmi satışın yanında 12-13 milyon kilonun yasadışı yollardan satış yapıldığı  belirtiliyor. Buna Reji'nin yanıtı kaçakçılığı önlemek için "Özel Güvenlik Örgütü" yasasını Osmanlı Yönetimine kabul ettirip, özel kolcu örgütü kurmak oldu.  Kolcular ile kaçakçılar arasındaki çatışmalarda ise her yıl 2-3 bin kişi ölüyordu. Kolcuları Reji ‘ye maliyeti sadece 1911-12 yıllarında 254.000 Osmanlı Lirası oldu.
Bir diğer direniş şekli ise protesto yürüyüşleri ve dilekçelerdi. 1887 Nisan'ında çoğu adalar kökenli Rumlar olan Samsun dolaylarının tütün yetiştiricileri şehre yürüyerek, valiye Reji'nin kendilerini düşürdüğü acıklı durumu protesto edip, Padişaha bir dilekçe verdiler. Bir hafta boyunca art arda her gün şehre akan köylerin halkı Reji'yi protestoda bulundu. 4 Mayıs'ta da Reji binasını taşladılar. 1892'de İstanbul'da Tütüncüler Locası'nın eylemi hükumetçe engellendi.
Demirci sakinleri, Reji kuvvetlerini bastırdı ve onların yakaladığı bazı kaçakçıları serbest bırakarak, el konulan tütünleri aldı. Köylüler, Samsun Bölgesindeki Darende'de bir tekel deposunu yağmaladı; Zile ve çevresinde tesisleri basarak büyük miktarda tütünü tahrip etti; Tokat'ta el konulmuş 170 balya kaçak tütünü geri aldı ve Reji kolcularının çoğunu yaraladı.
Bu arada Reji tekeli dışsatımı kapsamadığı için, tüccarlar bu alanın tam denetimine sahip oldu. Toplam tütün satışlarının %65-71 arasında değişen dışsatım piyasası, tütün yetiştiricileri için cankurtaran oldu. Dışsatımcıların yetiştiricilere verdiği ortalama fiyatlar, rejinin önerdiği ortalama fiyatların %27-66'sı oranında daha yüksekti.
Bu aynı zamanda tütün kalitesini yükselterek ve karaborsa da satılacak tütünleri ihracata yönlendirmesi ile Reji'ye de yaradı. Bursa Bölgesi'nde kaçakçılıkla baş edemeyen Reji, yüksek kaliteli Yenice ve Samsun tütün tohumlarını dağıtarak, üretilen ürünün kalitesini yükseltip, yetiştiricilerin ürünlerini kaçakçılar yerine dışsatıma satmalarını sağlamaya çalıştı.

CUMHURİYET; ULUSAL TÜTÜN POLİTİKASI
Büyük Millet Meclisi'nin ilk yaptığı işlerden birisi tütünde Reji tekeline son vermek için girişimlere başlamak oldu; 13 Haziran 1921 tarihinde Fransız Reji ‘si ile yapılan anlaşma sonucu Reji şirketinin bütün mevcutları, alacakları ve borçlarıyla devlete geçti. 1 Mart 1923 tarihinden itibaren Devlet inhisarı işlemeye başladı. Reji'nin tama men tasfiyesi zaman alarak, 1925'te tamamlanıp, 1926'da tütün inhisarı yasası çıkarıldı. Cibali Tütün Fabrikası da bu dönemde devlete geçti. O zamandan bu yana Türkiye'de si gara sanayinin simgesi olmuştu.
Akhisar'ın ileri gelenleri, Belediye Başkanı ve diğer yöneticiler, devletin desteğini de alarak, 1927 yılında Akhisar Tütün Kongresi'ni topladılar. Kongre'nin amacı tütüncülüğümüz üzerindeki Reji gölgesini kaldırmaktı. Bu nedenle de gündemin ilk maddesi tütüncülüğün üzerinde ki Reji'nin ve yabancı egemenliğinin tamamen kaldırılması idi.
26 Ekim 1938 tarihinde çıkarılan "Tütün ve Tütün İnhisarı Kanunu", 1969'da 1177 Sayılı "Tütün ve Tütün Tekeli Kanunu" ile güncelleştirildi. Her iki yasada da yaprak tütün alımı, sigara üretimi ve bunların ticaretinden Tekel'in imtiyazı esas olurken, özel sektörün faaliyetleri yaprak tütün alımı yaparak, bunları işleyip, ihraçla sınırlandırıldı. Tütün'de kalitenin yükseltilmesi; çeşit ıslahı ve tohumluk dağıtımı, hastalık ve zararlılarla mücadele, ekici ve uzman kişilerin eğitimi devletin görevi olarak belirlendi. Bu amaçla katma bütçeli, döner sermayeli Tekel Genel Müdürlüğü, tütün enstitüleri ve deneme istasyonları kuruldu. Tütün politikasının belirlenmesi Bakanlıklar arası Tütün Kurulu ile Milli Tütün Komitesine bırakıldı.
1938 yılında Maltepe Tütün Enstitüsü'nce başlatılan İngiltere'ye ihracat için Virginia tütün üretimi çalışmalarına, Virginia ekiminin Türk tütüncülüğüne zarar vereceği anlaşıldığı için 1943 yılında son verildi. 1959 yılında "Samsun" adlı filtreli sigara üretilmeye başlandı. 2 Ocak 1961 tarihinde yürürlüğe giren 196 sayılı "Ekici Tütünleri Satış Piyasalarının Desteklenmesine Dair Kanun" ile destekleme görevi Tekel Genel Müdürlüğü'ne verildi. Sigarada kalite sorunu ise eski teknoloji kullanan fabrikalara yeni makinelerin takviyesi ile çözülmeye çalışıldı.
1969 yılında "Tütün Tarım Satış Kooperatifleri ve Bölge Birlikleri ile Türkiye Tütün Tarım Satış Kooperatifleri Genel Birliği Kanunu" çıkarıldığı ve Yasa'nın öngördüğü ana sözleş me 21.7.1974 günü Resmi Gazete ‘de yayınladığı halde uygulanmaya hala başlanmamıştır.
1970'li yıllar, hükumet ile sigara tröstleri arasındaki kavga ile geçti; tröstlerin ucuz Türk tütünü alıp, kaçak sigara satmak için çabalamaları karşısında hükümet tütünü değerinden satıp, kaçakçılığı önlemeye çalıştı. Tütünü değerinden sat makta başarılı oldu ama kaçakçılığı önleyemedi, kaçakçılığın önlenememesindeki nedenlerin başında sokak satıcılarının hedef alınarak, sigarayı Türkiye- ye getirenlere dokunulmasıdır.
Sigara tröstleri ise özellikle 70'lerin ikinci yansında bir yan dan dampingli sigara satışı (yılda 200 milyon paket) ile birlikte, Koç (Rothamns), Sabancı (Philip Morris), Enka (BAT), Tekfen (Reynolds') ile prensipte üretim anlaşmaları yaptılar. Bunun için ise öncelikle tütün teke linin kaldırılması ve TEKEL'in tasfiyesi gerekiyordu.

12 EYLÜL, ÖZAL VE
Tütün tekelinin kaldırılması ve Tekel'in tasfiye çalışmalarına 12 Eylül Hükümeti döneminde başlandı. Bu çalışmalar dönemin Gümrük ve Tekel Bakanı Recai Baturalp tarafından Başbakan Ulusu'ya 10 Aralık 1981 tarihine gönderilen bir yazı ile engellendi. Baturalp, bu yazıdan 11 gün sonra Bakanlıktan ayrılmak zorunda bırakıldı. Ardından da Bakanlıkta tütün tekelinin kaldırılmasına karşı çıkan bürokratlar temizlendi.
1983 yılında Tekel Genel Müdürlüğü'nün KİT haline getirilmesi özelleştirme doğrultusunda atılan ilk adım oldu. 1984'te ise Tekel'in yabancı sigara ithal etmesi ve dağıtması, kaçakçılığı önleme bahanesiyle serbest bırakıldı. Ama bu kaçakçılığı önlemedi, tersine arttırdı. 1987 yılında resmi sigara tüketimi 75 milyon Kg. olarak görünürken DPT ve Tekel kayıtlarına göre 110 milyon Kg. civarındadır. Yani 35 milyon Kg. sigara kaçak giriyor. O zaman, bu değişiklikler neden yapıldı diye sormak gerekiyor. Bunun nedenini bundan sonraki gelişmelere baktığımızda çıkarabiliriz.
1984 yılında kabul edilen, V. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda "sigarada tütün tekelinin kaldırılmasını ve yeni tip tütünlerin üretiminin bir program çerçevesinde gerçekleştirilmesi" öngörüldü.
28 Mayıs 1986 gecesi TBMM'de bugüne kadar eşine rastlanmayan bir yöntemle Tütün tekelini kaldıran yasa maddesi, 3291 sayılı Merkez Bankası yasasına eklenerek, geçirildi. Özal, o geceyi 27 Mart 1992 günü; "Bizim zamanımızda Meclis'ten geç saatlerde kanun geçirirdik. Tütün tekelinin kaldırılması kanununa, muhalefet çok karşı çıkıyordu. O zaman bu kanun maddesini, bir başka kanuna ekleyerek, genel kuruldan geçirdik. Kimse de ne olduğunu anlayamadı." diyerek anlattı.
Dünya yaprak Tütün İhracatında ilk beş sırada yer alan Türkiye de 1988 yılında Virginia ve Burley tütün ithali serbest bırakıldı. Tekel aynı yıl, Tokat sigara fabrikasında ABD'den tütün ithaline giderek %85'i Virjinya tütünden yapılan Tekel 2000 adı altında Amerikan harmanı sigara üretmeye başladı. 
3.5 1991 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararı ile sigara üretimi serbest bırakıldı. 1992 yılında yabancı tütünle yurt içinde harmanlanmış ve imal edilmiş sigaraların satış fiyatı üzerinden fon alınmasının kaldırılması ile hazine almakta olduğu vergileri, kar olarak Camel ve Marboro'ya devretti.
28 Mayıs 1993 tarihinde çıkarılan kararnameyle Türkiye’de sigara üretimi yapan özel sektöre, yıllık kapasiteleri 2000 tona ulaşması halinde, sigara ithalinde ve satışında serbest bırakıldı. 1993 yılında Marboro, 1994 yılında Camel sigara fabrikaları üretime başladı.  1993 sonundan itibaren de fiyatları kendi belirleyip, kendi dağıtım ağlarında satıyorlar[2].
28 Mayıs 1993 tarihinde çıkarılan kararnameyle Türkiye'de sigara üretimi yapan özel sektöre, yıllık kapasiteleri 2000 tona ulaşması halinde, sigara ithalinde ve satışında serbest bırakıldı. 1993 yılında Marlboro, 1994 yılında Camel sigara fabrikaları üretime başladı. 1993 sonundan itibaren de fiyatları kendi belirleyip, kendi dağıtım öngörüldü.

BAKANIN BAŞINI YİYEN YASA TASARISI
1991 yılında sigara reklamını ve toplu bulunulan bazı yerlerde sigara içilmesini yasaklayan bir yasa tasarısı Meclis'te kabul edildi. Tasarı zamanın Cumhurbaşkanı Özal'ca yasaklamanın liberal ekonomiye uymayacağı gerekçesi ile veto edildi. Tasarıyı hazırlayan ve yasalaşması için büyük çaba harcayan, Sağlık Bakanlığı döneminde sigarayı önleme kampanyası açtığı için Bakanlığının 6 ay gibi kısa sürede sona erdiğini söyleyen Bülent Akarcalı olayı şöyle anlatmaktadır:
"Amerikan sigara şirketlerinin, burada çok büyük kulisi var. Hatta kendileri aleyhine bir yasanın çıkmaması için ücretli insanlar tutup, TBMM'de kulis yapmaktadırlar."
Tasarı Meclis'ten geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Özal’ın veto etmesi için Amerikan Şirketlerinin Türkiye'deki maşalarını kullandığını belirten Bülent Akarcalı, "kullanılmaya hazır" diye nitelediği Türk reklam şirketlerinin, basını "bu yasa çıkarsa, diğer reklamlardan da hava alırsınız" diyerek tehdit ettiğini ve bunun üzerine gazete patronlarının Turgut Özal ile görüşmeye gittiğini kaydetti.
"Sigarayı birinci öncelik yaptığınız zaman sigaradan milyarlarca dolar kazananlar sizin bakanlıktan ayrılmanız için elinden geleni yapıyor. Kendi Parti teşkilatınıza bile sızarak orayı bile aleyhinize kullanıyor. Çünkü işin içinde milyarlarca dolarlık bir güç var."
"Amerikan Marlboro Şirketi yöneticilerinin Türkiye'de maaşla çalıştırdığı insanlara verdiği talimat şudur: 15 yaşına gelip de hala sigaran içmemiş Türk genci varsa başarısızsınız."
"İngilizler de Çinlileri afyona alıştırdılar; böylece hem afyon ticaretinden para kazanıyorlardı hem de Çin'i ele geçirmek için Çinlilerin afyona düşkünlüğünden yaralanmak istiyorlardı." Diyerek Akarcalı bu durumu 19. Yüzyılda İngiltere'nin Çin’i sömürgeleştirmesine benzetiyor. (22.10.1995 Evrensel)

TEKEL’İN TASFİYESİ
Tütün ve sigara dendiğinde hemen akla yakılan, işlenmeyen tütünler ve Tekel'in zararı geliyor. Zarar ettiği gerekçesiyle de idam fermanını hazırlıyoruz. Gerçekten de Tekel zarar ediyordu; zararının nedeni ise, devletin destekleme görevi verdiği Tekel'e destekleme alımı yapması için para vermeyip, bankalardan borçlandırmaya zorlaması ve ithal ettiği sigara satışlarından zarar etmesi idi. Sözü çok edilen stokların büyük kısmı ise Tekel'den değil iktidar politikalarından kaynaklanmaktadır. Ayrıca Tekel 2 yıllık ihtiyacı kadar stoku bilinçli olarak elinde tutmaktadır. Bu stok oranı yalnız Tekel'in değil aynı zamanda uluslaraşırı sigara tröstlerinin de stok oranıdır.
Buna karşın Maltepe ve Samsun sigaralarını üreten fabrikalar, son 20 yıl içerisinde teknolojik gelişmelerden hiç nasibini almadı. Dönem başındaki stokların dışsatım miktarını ve geliri artırdığı unutuluyor.


Yüksek Denetleme Kurulu raporuna göre, Tekel'in 1991 yılı zararının % 9O'ı Philip Morris'le yaptığı anlaşmadan kaynaklanıyor. Philip Morris ve RJ Reynolds'un Tekel'den ayrılması ile Tekel, 1994 yılında 10,7 trilyon kar etti, 9 trilyon liralık ithalatına karşın 943 milyar liralık ihracat gerçekleştirdi. 1995 yılında ise 11,5 trilyon kar etti, 60 trilyon lira fon ve vergi ödedi.
Buna rağmen geçtiğimiz yıllarda Tekel Pazarlama ve Dağıtım Müessesi ‘ne bağlı İdari Müdürlüklerin özel sektöre ihale edilmesi ve Tekel Ambalaj Fabrikasının % 6O'ı yabancı bir firmaya satılıp kiralanmasından sonra;
1-Akhisar Sigara Fabrika sının %75'i büyük bir yabancı şirkete satılarak, ortak olarak işletmek için anlaşmak üzeredir, buna ilaveten Tekel, Samsun ve Yeni Harman gibi önemli iki sigara markasının lisans hakkını yabancı firmaya devredecektir;
2-İnşaatı tamamlanıp, makineleri ithal edilmiş olan Samsun-Ballıca Si gara Fabrikasının %55'i Fransız Monopolü SEİTA'ya satılıp, ortak olarak işletilmesi üzerine çalışmalar yapılmaktadır, Tekel 2001 sigarasının lisans hakkı da Fransız monopolüne devredilecektir.
Tekel'in ödediği fon ve vergi oranlan Marlboro'dan daha yüksek olduğu halde Tekel'in tasfiyesi bitirilmeye hazırlanılıyor. Bunun için mevcut sigara fabrikalarının satılması öngörülüyor. "Kötü" diye elden çıkarılacak fabrikalara ise Kent, Pal Mail, BAT, HB gibi firmalar talip. Gerekçe ise mevcut fabrikaların modernleştirilmesi için 2-3 yılda 500 milyon dolar harcanması gerektiği ve Şark tütününe talebin azaldığı. GB ile kaldırılan fon ve vergilerin tutan ise yıllık olarak 200 milyon dolardan fazla.
Tütün içim zevkini kim, neden değiştirtirdi? Bugüne kadar yapılması gereken yatırından kim, neden yapmadı? GB ile zorunlu olmadığı halde tütün ve sigaradan fon ve vergi alınmasını kim, neden kaldırdı?

GÜMRÜK BİRLİĞİ
Gümrük Birliği'ne girilmesi ile zorunlu olunmadığı halde Türkiye Kg'a 3 $ fon ve % 25 gümrük vergisini kaldırılması ile AB'den her türlü yaprak tütünü ve sigara gümrüksüz girmeye başladı.  AB ise kiloda 0,88 $ çok düşük vergi ile tütün ithal ediyor. Bu, Türkiye'de üretim yapan uluslaraşırı tröstleri harekete geçirdi. Onlar da Amerikan Blend sigara harman lan için ihtiyaç duydukları Flue Cured ve Burley tütünleri ithal ederken ödedikleri vergi ve fon ların alınmamasını istediler. İktidar ise ÖTV ile durumu idare etmeye çalışıyor.

TÜTÜN DIŞSATIMI
VE TOPLAM DIŞSATIMA ORANI
YIL
DIŞSATIM
(Milyon $)
T.D.ORANI
(%)
1932
47,8
26,6
1950
55,5
23
1965
88
19
1980
233,7
8
1990
447
3
1994
350
2,2
KAYNAK: Ceylan, i. Coşkun, Türkiye'de Tütün Politikalarının Tarihsel Gelişimi,
Bu gelişmeler tüketim yapısını Oriental tip sigaralar aleyhine daha çok değiştirebilir. Eğer kullanılan Oriental tütünleri daha ucuza mal etmek[3] için ithalat yoluna gidilir ise bu tütüncülüğümüzün idam fermanı olabilir; tütün üretimimizin talebin düşmesine bağlı olarak azalacak olması istihdam sorunlarına ve tütün yetiştirilen arazilerden elde edilen ekonomik değerin düşmesine de neden olacaktır.
Buna göre Türk tütünleri adına yapılabilecek en iyimser tahmin, toplam tüketimin %50'sinin Oriental tip sigaradan oluşacağıdır; ülkemizde üretilecek Oriental tip ve blend sigara harmanlarında kullanılacak toplam Türk tütünü 60.000 ton düzeyine inecektir. Tekel'in pazar payı ise, Oriental tip ve blended sigaralar için toplam 50-55 bin ton, 2000 yılında harmanlarında kullanacağı Türk tütünü miktarı en çok 35 bin tondan ibaret olacaktır. 


KAYMAĞI KİM YİYOR? 
Tütünün başlıca alıcısı olan Tekel'in verdiği fiyatlar, tüccar için de baz oluyor. Tekel'in uyguladığı fiyatlama mekanizması ise tüccara yarıyor.
Fiyatlamada tütünler önce A Grad, B Grad ve Kapa olmak üzere 3 ayrı seviyeye ayrılmakta, sonrada bunlar kendi içinde tasnif edilmektedir.  Son iki yıldır ekspertiz işlemlerinde bir değişiklik olmadığı halde fiyatlama sistemi değiştirildi. Buna göre, tütün balyaları, içlerindeki kalite oranına göre kademelendirildikten sonra kalite yüzdeleri belirlenip, yüzdeler toplanıp yüze bölünmesi ile bulunan ortalama fiyat o üreticinin ortalama fiyatı olmaktadır.
Bu sistem ile içinde A Grad oranı %80 ve yukarısına baş fiyat verilirken, A Grad oranı %0-40 arasına ‘da ayrı bir aynı fiyat verilmektedir. Tüccar A Grad oranı %90'dan yüksek ve %40'a yakın olan tütünleri az fiyat farkı ile alırken Tekel 80 ve 0 yakın olanları alabilmektedir. İhracatçı, Tekel ihtiyacı kadar aldıktan sonra fiyatı düşürmektedir.
Bu ise Tekel dışındaki alıcıların sütün kaymağını yemelerine yol açmakta. Bu kaymağı ise son yıllarda yerli tüccardan çok ABD, Alman ve İngiliz şirketleri yemeğe başladı. 1980 yılına göre 1995 yılında, Ege bölgesindeki ihracatçı firma sayısı %37 oranında azalırken hakimiyette 7 yabancı firmaya geçti; bu şirketler, geçtiğimiz sezon 34 bin ton tütün ihraç ederek, ihracatın % 55'ini gerçekleştirdi.

ÜRETİCİ SORUNLARI ve KOTA 
Üreticinin sorunlarının başında ise verilen fiyatların düşüklüğü kadar hatta ondan önce sattığı ürünün parasını geç alması geliyor.  Şubat ayında fidelemeye başlayan tütün üreticisi, Aralık'ta satışa hazır hale geldiği halde ertesi yıl Şubat’ta ürünü ancak satabiliyor. Parasının tamamını alması Tekel'den Haziran'ı, tüccardan Ağustos'u buluyor. Üreticinin bir diğer önemli sorunu kaliteli ve verimi yüksek Oriental tütün tohumu bulamamasıdır.
Son yılarda uygulanmaya başlanan kota ise her üretici için ayrı ayrı fakat menşelerine ve arazilere göre değişmeyen sabit bir oranda belirleniyor.  Bunun sonucu olarak da Bursa, Düzce, Hendek, Çanakkale-Agonya, Trabzon, Samsun, Bafra- Alibeyoymağı, Tokat-Gümüşhacıköy, Bitlis, Muş, Mardin, Şemdinli, Malatya-Çelikhan, Hatay-Yayladağ, gibi vasıflı ve harmanlanma oranı yüksek tütünlere de kota uygulanıyor.
Kota bu şekilde uygulanması özellikle 7 milyon tona ihtiyaç olduğu halde son beş yılda ortalama 6 milyon ton ancak üretilen Marmara Bölgesi tütünlerindeki açığı artırmaktadır. Kota uygulanmasının önemli bir diğer yanı ise alternatif ürün sunulmayıp, “ne ekerse eksin” yaklaşımının benimsenmiş olmasıdır.
Bu sorunlara Amerikan tütünü ekenlerin sorunları eklenmekte. Düzce, Adapazarı, Hendek, Manyas, Gönen ve Kırklareli'nde yabancı sigara ve tütün firmaları veya onlara bağlı şirketler Amerikan tip tütünü ektirdi. Tütün ekimi yaptıran şirket anlaşma hükümlerine uymadı; Sulama sisteminin kurması masrafları 3 milyon lirayı olacağını söylediği halde bu nedenle 10 milyon lira kesti.  Tütün şirketi, kalite tespitini kendi özel eksperlerine kaliteyi düşük gösterecek şekilde yaptırttı. Fiyatları ise tek yanlı düşük olarak belirledi. 
Tekel daha çok Amerikan tütünü kullanıyor. Ekimi ise şirket yapıyor. Tütün üreticilerinin temel bir sorunu da örgütsüz olmalarıdır. 1969'da kooperatif yasası çıkarıldığı halde halen uygulanmaması, dernekleşme çabalarının ise özellikle 80'lerden sonra bastırılması üreticileri alıcı karşısında yalnız ve tek başına bırakmaktadır. Tütün satış merkezlerinde ihale yolu is satışa geçilmemesi ise sorunları artırmaktadır. 

TÜTÜNCÜLÜKTE YENİ DÖNEM
1984'den beri DPT, TÜBİTAK, Tekel Genel Müdürlüğü'nün ortaklaşa sürdürdükleri toplam 14 bölgede Virginya-Burley tipi tütün ekim denemeleri sonucu Marmara Bölgesinde mısır ve şeker pancarı alanlarının yarısında ekilmeleri öngörüldü. Bu alanlardan azami 50 bin ton tütün elde edilebileceği hesaplanıyor. Bunun üzerindeki ihtiyacın ise GAP Bölgesi'nden, özellikle de Muş, Bitlis, Silvan yörelerinden ya da de ithalatla karşılanması öngörülüyor.
Bu çalışmalar ilk ticari meyvelerini 1992 yılında verdi. Philip Morris, kendisine tütün satan en büyük şirket konumundaki Spıerer Tabocco aracılığıyla geçtiğimiz yıllarda Düzce, Adapazarı, Hendek, Manyas, Gönen ve Kırklareli'nde Virginia ve Burley tütün leri ürettirmeye başlandı. 1992 yılında 315 ton, 1995'de 4 bin tona çıkan tütün üretimi, 2800 üretici tarafından 15 bin dönüme ekilmektedir. Geçtiğimiz günlerde Tekel ise Amerikan tip tütünün tohumunu ithal etmeye yetkili kılındı. 
Spierer Tobocco'nun bu bölgede 70 kişilik bir tarla ekibi var. Bu ekip tohumluk aşamasından, fidelerin dikimine, ilaçlamaya, çapalamaya kadar her şeyle ilgileniyor. Yani, 2800 çiftçinin üretimle ilgili attığı her adım, iki şirketin kontrolü altında. Üretim için gerekli olan gübre, ilaç gibi ihtiyaçlar borçlandırılarak karşılanıyor, Tütün parasından bu borçlar düşülüyor. Üretici örgütsüz olarak kaldığı ve Tekel bu alana da girmediği sürece fiyatları kendi istedikleri düzeyde yabancı şirketlerce belirlenecek. Tütünlerimizi istedikleri fiyattan alacak, istedikleri fiyattan ihraç edecekler.  

SİGARA KARŞITI KAMPANYA
Dünya'da sigara tüketimi, dünya nüfusundaki artış oranın dan daha fazla; her yıl %2,1 oranında artmakta. Buna rağmen Gelişmiş Ülkelerde sigara tüke timi her yıl %1,1 oranında azal makta. Türkiye'de ise yıllık kişi başına sigara içimi 1430 adet olup, her yıl %3 artmaktadır. Bunun %50'sinin Marlboro ve Camel'ce karşılanması hedeflenmiştir.
Ayrıca buralardaki sigara karşıtı kampanyalar, yasa maddesi haline gelerek sigara reklamını ve toplu bulunulan yerlerde içilmesini yasaklamak ta ya da sınırlamaktadır. Fransa'da işyerlerinde, restoranlarda, barlarda, uçaklarda, trenlerde, okullarda ve halka açık yerlerde sigara içilmesi yasağı 1 Kasım 1992'de yürürlüğe girdi. Bu arada sigara reklamı da yasaklandı. Sigara reklamları, reklam sektörünün %43'ünü oluşturuyordu. Uymayanlar 600 frankla 6 bin frank arası, gerekli düzenlemeyi yapmayan işyeri sahipleri 3-6 bin frank arası ceza verecekler. AB'nin hedefi 2000 yılında nüfusun %80'inin sigara içmediği "Sigarasız Avrupa"dır.
Clinton'nın Başkan seçildikten sonraki ilk işlerinden birisi ABD'de de benzer bir uygulamayı başlatmak oldu. ABD'de üretim %30 azaldı. ABD, Türkiye'ye, Körfez Savaşındaki yardımlarından dolayı, tütün sanayini geliştirme amaçlı 650 bin dolar yardım verdi. Ama hangi tütün sanayini? Hong Kong’da 1993'den itibaren 18 yaşının altına sigara satışı ve toplu taşım araçlarında sigara içimi yasak.

SİGARANIN EKONOMİYE ZARARLARI
Bu eğilimde ise sigaranın insan sağlığına zamlarının ötesinde ekonomiye maliyeti belirleyici olmaktadır; "ABD'de 1985 yılında yapılan bir çalış maya göre, sigaraya bağlı yıllık üretim kaybı, 27-61 milyar ABD Doları'dır.  ABD Sağlık Bakanlığı, sigara ile ilgili doğru dan sağlık harcamaları toplamı nı 1985 için 34 milyar ABD doları olarak hesaplamıştır.
"Kanada'da yapılan bir değerlendirmede, sigara tiryakisi olan çalışanların, sigara içmeyenlere göre %33-45 daha fazla işe gelmedikleri belirlenmiştir. İspanya'da gerçekleştirilen bir araştırma ise, işe gelmemenin %41,7'sinin sigara alışkanlığı ile ilgili olduğunu ortaya koymuştur."
"Kanada Havayolları, tüm uçuşlarını sigarasız yaptıktan sonra, yalnızca kül tablası temizliğinden tasarruf sonucu, 700.000 ABD Doları kazanç sağladığını açıklamıştır" (1993, Aşut)

GLOBELLEŞEN NE?
Bu gelişmeler karşısında sigara devleri çareyi azgelişmiş ülkelerin pazarını ele geçirmek te buluyorlar. Hedefleri 2000 yılında 7.945 milyon ton olması beklenen dünya tütün üretimini ve 1293 milyon tona çıkacak tütün dış satımını tamamen denetimleri altına almaktır.

Dünya sigara tüketiminin %39'unu karşılayan sigara tröstlerinin hedefi öncelikle %33'ünü karşılayan devlet kuruluşlarını etkisizleştirmek. Bunun için de kendi aralarında kolayca eşgüdüm ve işbirliği sağlayabilmekteler.
İsteklerini kabul ettirmede reklam silahı iyi kullanılıyor. Son yıllarda gelişmiş ülkelerde sigara reklamının yasaklanmasıyla gelirlerinin %40-50'sini kaybeden reklamcılar, bizim gibi ülkelerden bunu çıkartmaya çalışıyor.
Buna bir de dünyanın sayılı gıda devlerinden[4] olmalarının getirdiği güç eklenince yerel ve bireysel karşı çıkmaları etkisizleştirebiliyorlar. Başaramadıklarında ise GATT'a sığınıyorlar.
SİGARA VE TÜTÜN DIŞ TİCARETİ
(Milyon $)
YIL
İHRACAT
İTHALAT
1984
216
28
1985
330
59
1986
270
118
1987
314
174
1988
266
151
1989
479
197
1990
416
300
1991
563
367
1992
309
319
1994
395
350
KAYNAK: İSTATİSTİK GÖSTERGELER, DİE
Böylece " bugün ABD'nin %10 civarında seyreden dünya tütün ticaretindeki payı, 2000 yılında %24,1'e yükselecek. 1990 yılında Türkiye'nin %8 olan payı ise %2,5 civarına inecek." (Tütün Raporu)
Diğer yandan da Brezilya, Zaire, Çin, Malezya, Kore, Zimbabve, Arjantin, Tayland, Malavvi gibi ülkelerde, Ameri- kaya göre daha ucuza, tütün ürettiriyorlar. Bu ülkelerde kendi istekleri doğrultusunda ürettir dikleri tütünleri her geçen gün daha fazla kullanmaya başladılar.
Bunun sonuçlarından birisi de ABD'de 1985'de 80 milyon ton tütün ithaline karşı 1993'de 200 milyon ton ithal edilmesidir. Bu nedenle, Son yıllarda tütün üretiminden vazgeçen çiftçi sayısı Kentucky eyaletinde genel üreticilerin %69'u kadarıdır. ABD kongresi kendi tütün üreticisini korumak için Amerika'da üretilen sigaraların içindeki Amerikan tütün oranı %75'den az olmasını yasaklamıştır. Bazı Amerikan sigaralarında bu oran %50'ye kadar çıkmaktaydı.
Sigara tekelleri kaliteli tütün değil ucuz tütün istiyor. Bunun sonucu olarak Türkiye'nin tütün ihracatında önemli yer tutan ABD, Japonya ve AB'ye tütün ihracatımız giderek azal maktadır. Üstelik sattığımız tütünlerin önemli bir kısmı da düşük fiyatlı kırık tütündür.

SİGARA TRÖSTLERİ İÇİN TÜRKİYE NEDEN ÖNEMLİ?
Türkiye ise hem iç pazarı açısından hem de Ortadoğu ve Orta Asya'ya yakınlığı açısından cazip bir yer. Bir anlamıyla atlama tahtası olarak görülüyor. Phips Morris yayılma harekâtını yürütmek için bir Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölge Başkanlığı oluşturdu. Türkiye bu bölgede hem kendi iç pazarı hem de Orta Asya pazarı açısından son derece stratejik bir noktada
Türkiye'de % 1 pazar payı olmasına rağmen fabrika kurmalarının nedenini Camel sigaralarını üreten, Reynolds Nabisco Türkiye eski Genel Müdürü Patrice Dumont: "Bir yerde pazarımız yılda % 10 büyüyorsa, burası yatırım için çok çekici bir ülkedir. Sigara piyasası çok farklı, çok rekabetçi bir pazardır. Bir pazarda %3- 4'Iik bir payımız varsa, bu çok iyi bir paydır." şeklinde açıklarken, yeni Genel Müdür Thomas Reibl " Bu ülkedeki fırsatları değerlendireceğiz. Bu fırsatlardan biri, Türkiye'nin dünyanın en büyük pazarların dan birisi olması....Türkiye genç nüfusu ile gelecek vadediyor" diyor. (Milliyet, 26.11995)


YENİ REJİLER
1920'lerde fiyatı oldukça pahalı olduğu halde Avrupa'da en çok aranan sigaralar arasında olan Türk sigaraları ve Oriental tütün can çekişmektedir. Bunda 70 yıldır izlenen politika etkili oldu. Üretim artışları verim değil ekilen alanın artmasından kaynaklanmakta. Buna göre 70 yıldır tütünden para kazanan çevrelerin, -bu çevrelerin başında da devlet gelmektedir- tütünü geliştirmek için bir yatırım yapmadıkları ortaya çıkıyor. Başta devletin tütüne ve sigarayı geliştirmek için yatırım yapmaması, araştırma ve geliştirme çalışmalarını gerektiği gibi gerçekleştirmemesi tütüncülüğümüzün içinde bulunduğu durumun temel nedenlerinden birisidir.
Buna karşın İktidarlar devlet eliyle sigara içim zevkini değiştirerek yabancı markalara ve Virginia tütününe bağımlılık yerleştiriyor.
Durum o noktaya vardı ki VI.  Beş yılık Kalkınma Planı'nda Marmara ve GAP Bölgelerinde Amerikan tütünü yetiştirilmesi öngörüldükten sonra, Türkiye'nin mısır açığı arttı ve şeker ithal eder hale geldi. Ayrıca Amerikan tütün ekiminin yaygınlaşmasının pamuk, susam, ayçiçeği, domates gibi Türkiye için önemli ürünlerin ekimini azaltacağı tahmin ediliyor.
"Yeni" tütün ve sigara politikası ile Şark tütünü giderek yerini Virginia ve Burley tütünlerine; Tekel ise Philip Morris, Jr Reynolds, BAT, Rothmans gibi uluslaraşırı sigara tröstlerine, tütün üreticisi ve sigara içicisi ise bu uluslaraşırı sigara tekellerin insafına bırakılıyor.
Böylece sigaradan sonra tütün üretimi de esas olarak uluslaraşırı tekellerin ihtiyaçlarına göre üretilmektedir. Türkiye'de ne kadar, hangi çeşit tütün ekileceğine, kalite sine, fiyatına, yetiştirme yön temlerine, uluslaraşırı tekellerin doğrudan karar verecekleri bir sürecin başlarında bulunuyoruz. Bu Reji'nin yeniden hortlatılmasından başka bir anlama geliyor mu?

KAYNAKLAR
Tütün Eksperleri Derneği Aylık Bülteni'nin çeşitli sayıları
1993, Doç. Dr. Aşut, Özen, Hekim ve Sigara, TTB yayını
1993, 1991 Yılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Genel Raporu, T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
Tütün Raporu, Türkiye Ziraatçılar Derneği Yayım
Ceylan, I. Coşkun, Türkiye'de Tütün Politikalarının Tarihsel Gelişimi, Yayınlanmamış Doktora Tezi
1995 Tütün Maliyet Raporu, TZOB
1990, Tütün ve Tütün Mamulleri Sanayi, VI. Beş Yılık Kalkınma Planı ÖİK Raporu, DPT
Sağlık için Sigara Alarmı,1995 Sağlığı Geliştirme ve Sigara ile Mücadele Demeği Yayın Organı




[1] Bu yazı Ziraat Dünyası dergisinin Mart- Nisan 1996 tarihli 443 sayısında (Syf 19-26) yayınlandı.

[2]Gerek Türkiye'nin ilk özel fabrikası olan BEST gerekse Phlip Morris'in eski teknoloji iddiaları yanıtsız kaldı. BEST'in ortaklığın dan büyük ortak Rothmans zarar ediyor gerekçesi ile çekilmesi ise birçok soruyu akla getiriyor.
[3] Türkiye'de üretilen tütünler sigara sanayi için AB'dekilerinden daha pahalıya mal olmaktadır. AB'de tütün üreticisine çeşitli adlar altında ek yardımların verilmesi, tütün üreticisine belirli bir geliri garanti ettiği gibi sigara sanayinin maliyetini düşürmekte ve tütün ve sigara ihracatına da dolaylı destek sağlamaktadır.
[4] Philip Morris grubunun toplam satışlarının yalnızca % 47'si sigara satışları; gıda alanındaki en ünlü ürünleri Jacobs kahveleri, Toblerone çikolataları. Zaten Sabancı Marlboro evliliği de sigarayla sınırlı değil; Marsa, Philp Morris'in gıda alnında faaliyet gösteren şirketi Amerika Kraf General Foods Internation bağlı Jacobs Suchard ile % 50 ortaklık kurdu. Marsa halen ürettiği margarin, sıvı ve endüstri yağlarının yanı sıra; çikolata, kahve, peynir ve diğer Kraft ürünlerini de Türkiye'de üretecek.
Reynold da ondan farklı değil. Grubun en önemli ürünleri bisküvi, margarin, hardal, fıstık. Plantes fıstıkları için Türkiye'de fıstık üretimi yapmak üzere gözünü GAP'a dikmiş durumda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.