CİBALİ SİGARA FABRİKASI NEDEN KAPATILDI?
İSMAİL TUMAY[1]
Bir
çoğumuzun içtiği, ikram ettiği, hatta içebilmeyi zevk olarak algıladığı
sigaranın, dumanının içinde 400 maddenin dışında neler saklı değil ki; bir
yanda yüzbinlerce üretici ailesinin alınteri, umudu, geleceği; diğer yanda
uluslaraşırı tröstlerin vahşileşmesi ve saldırganlaşması ile bunların tehditleri.
Tehdit, 241 bin hektarda, 220 bin ton tütün üreten 514 bin üretici ailesi ile
mi sınırlı?
Tütünü
Osmanlı'ya İngiliz gemiciler getirmiş, Rumeli'den gelen göçmenler de Anadolu'nun
çeşitli yerlerine yaymış. Anadolu'da ekilmeye başlandığı 17. yüzyıldan beri
sürekli tartışma konusu olmuş. 3 yüzyılda zaman olmuş yasaklanmış, içenlerine
idam cezası verilmiş (1635), zaman olmuş ithalatı yasaklanmış (1861), zaman
olmuş ithal edilmesi devlet eliyle teşvik edilmiş (1984).
Bu
zaman içerisinde tütün üreticileri ve tiryakileri Reji'yi, Tekel'i, sigara
tröstlerini, ihracatçıları gördü. Tröstlerle kavga eden iktidara da tröstlerin
isteğini yerine getiren iktidara da şahit oldu. Sigara yüzünden başı yenen
bakanlar ile karşılaştı. Kendisi için ise zaman zaman umutlu olanaklar getirse
bile çoğu zaman yoksullukla birlikte gözyaşı ve ölümü de getirmekle kalmadı
aynı zamanda bağımsızlığın ya da bağımlılığın göstergelerinden birisi oldu.
Tütün
politikaları üç kere değişti. İlk değişiklik 1871 yılında Reji ile ikinci
değişiklik Cumhuriyet'in Reji'yi kaldırıp TEKEL'i kurması ile oldu. Üçüncü
değişiklik ise 1980'Ii yıllarda Tekel'in KİT haline getirilip, tütün tekelinin
kaldırılması ile başladı
ve halen devam ediyor.
Her
değişiklik sigara sanayicilerini ve tiryakilerini etkilediği gibi Cibali Sigara
Fabrikası'nı da etkiledi. Ulusal tütüncülüğün simgesi haline gelen Cibali
Sigara Fabrikası (1884), Reji tarafından kurulan Samsun (1887), İzmir (1884),
Adana (1895) ve Selanik tütün fabrikalarından birisidir. Cumhuriyet'le birlikte
devlete geçen Fabrika, 1994 yılında kapatıldı. Bu kapatma, tütün ve sigara
politikalarındaki değişiklikte kat edilen mesafeyi gösteriyor.
Tütünün
ekonomideki yeri ise yüz binlerce üreticinin milyonlarca tiryakinin
ihtiyaçlarını karşılamasından ibaret değil. Tütün dışsatımı 1980'li yıllara
kadar önemli bir gelir kaynağı olmuş. 1957'de toplam ihracat gelirlerinin % 40T
tütün dışsatımından karşılanmış. Bu oran giderek düşerek günümüzde %5'in altına
indi. Buna karşılık 1984'te başlayan sigara ve tütün ithalatı hızla artarak,
1995 yılında, tütün ihracatımıza yaklaştı, önümüzdeki yıllarda tütün
ihracatımızı geçmesi bekleniyor. En büyük ithalatçı ise Tekel. Tekel 2000,
2001 ve Yeni Harman sigaraları için tütün ithal ediyor.
1995
yılı için yurtiçi toplam sigara satışları içinde harman lanmış sigaraların payı
%60, 2000 yılından sonra bu oranın %80'lere çıkacağı öngörülüyor. Oriental tütün
ise sadece Blended sigaraların dolgu maddesi olarak kullanılacak. Bunun sonucu
olarak da 1995 yılında 30 milyon kilo, 2000 yılından sonra ise 50 milyon kilo
Amerikan tütününe ihtiyaç var.
Bu
gelişmeler de göstermektedir ki Türk tütüncülüğünde bir dönem kapatılıyor. Bir
dönemin kapatılmasının nedeni Virginia ve Burley tütünlerinin Şark
tütünlerinden daha kaliteli olması mı?
Dünyada
Oriental, Amerikan, İngiliz ve Fransız olmak üzere dört çeşit harman (Blend)
var. Büyük bölümü ABD'de üretilen ve ağırlıklı ölçüde Amerikan harmanını
oluşturan Virginia-Burley tipi tütünlerin nikotin oranı yüksek, aroma ve yanma
kabiliyeti gibi özellikleri son derece düşüktür. Amerikan harmanı sigaralarda
bu eksikliğin giderilmesi için çeşitli kimyasal maddeler eklenerek soslama
(casing) ve kokulandırma (flavoring) yapılır.
Ayrıca bu sigaralara içimi düzenleyici ve düzeltici olarak Oriental
tütünler % 10-20 oranında karıştırılır.
Amerikan
harmanında kullanılan kimyasal meddeler, içene, tütünün olağan zararının ötesin
de zarar verdiği gibi özel bir alışkanlık yapma niteliğindedir. Bu ise
tüketicide markaya özel bir bağımlılık oluşturmaktadır. Bu nedenle Amerikan
sigarasını içmeye başladıktan sonra Şark tütünü ile yapılmış sigaraları kullanma
zorlaşmaktadır. Bunun sonucu, Türk tütünün talebinde sürekli gerileme olmaktadır.
Başka bir deyişle bugün Virginia ve Burley tütünlerini ekmekle daha kaliteli
tütün ekmediğimiz gibi Amerikan sigaralarını içerek de daha zararsız, kaliteli
sigara içmiş olmuyoruz. Burley tütününe ise şeker, kakao ve çikolatamsı çeşitli
maddelerle içilebilir hale getiriliyor. Bu harmanlar ise mükemmel diye içiciye
sunuluyor.
Peki o
zaman neden Amerikan harmanları teşvik ediliyor? Bu sorunun yanıtını bu yazıda
tarihsel gelişmesi içinde tütün politikalarını inceleyerek yanıtlayacağız.
Burada şu kadarını belirtelim, dünyadaki genel eğilim Amerikan sigarasının
yaygınlaşması, tiryakinin kendiliğinden içim zevkini değiştirmesi doğrultusunda
değil, sigara içiminin önlenmesi, tiryakiliğin ortadan kaldırılması
doğrultusundadır.
REJİ; YOKSULLAŞMA
17.
yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına dek, Osmanlı Devlet'inde tütün bağımsız
üreticiler tarafından üretilip, tiryakilere tüccarlar aracılığıyla satılıyordu.
Devlet ise bu süreçten bir miktar vergi alıyordu.
Tütüne
tekel ilk kez 1871 yılında konuldu. Bunun imtiyazı da 400 bin lira karşılığı
bir banker olan, Hristaki Rogramons'a verildi. 1874 yılında ise Osmanlı Devleti
sınırları içinde tütün ekimi serbest bırakıldı. 1875'de Muharrem Kararnamesi
ile borçlara karşılık olarak, Duyun-u Umumiye ‘ye bırakıldı. Duyun-u Umumiye
ise 1884'de, tütün tarımının düzenlenmesi ve vergilendirmek için tütün
tekelini, %20'si Fransız olan Reji (Yüksek Osmanlı Devleti Duman Tekeli) adlı
şirkete devretti. Bu devirle vergilerin dışında şirketten %35 kar da alacaktı.
Reji
‘de Avrupalılar toplam işgücünün %1-3 arasında olan yüksek gözetim görevlerinde
çalışıyorlardı. 1882'de saptanan, Duyun-u Umumiye ‘ye adam alma politikası
burada da geçerliydi. Times gazetesine verdiği mülakatta, Sir Edgar
Vincent’in söyledikleri bugüne de
ışık tutacak nitelikte: "Benimsenen ilke yerel yürütme görevlerini tümüyle
yerlilerin eline bırakmak ve ancak denetim ve üst gözetim işlerini
yabancı kökenli görevliler getirmek oldu.
"Türkiye gibi
bir ülke, bir gelir toplama sisteminin kalıcılığı için, yabancıların eliyle
ağır vergiler toplamaktan daha tehlikeli bir şey olamaz"
YIL
|
EKİLEN
(Hektar)
|
ÜRETİM
(Ton)
|
VERİM
(Kg / Hk)
|
1925
|
66.288
|
56.294
|
849
|
1950
|
128.343
|
93.328
|
727
|
1965
|
222.062
|
132.374
|
596
|
1980
|
222.997
|
228.349
|
1.024
|
1990
|
320.236
|
296.008
|
924
|
1994
|
241.293
|
226.600
|
940
|
KAYNAK:
|
İSTATİSTİK GÖSTERGELER 1923-1992,
TZOB 1995 TÜTÜN MALİYET RAPORU
|
"Avrupalı
yöneticilerin, doğulu halk kitleleri üstünde doğulu aracılar vasıtasıyla
çalışmaya razı olmaları daha iyi sonuçlar verecektir.”
Tütün üreticileri
birdenbire kendilerinin geçim kaynaklarını denetleyen ve üstlerine vergi salıp
toplayan Reji şirketini görevlilerine karşı sorumlu kılındıklarını gördüler.
Artık üretici yaşamını Rejiye göre düzenleyecekti. Üretici pazar ile
tefeci-tüccar aracılığının yanı sıra Reji aracılığıyla bağ kurma ile karşı
karşıya kalacaktı.
Reji dışsatıma
gidecekler dışındaki bütün tütünleri satın almayı kabul etmişti. Üretmek
isteyenler Reji ‘den izin almak zorundaydı. Ancak yarım dönümden küçük
tarlalara ve taş duvar arkasına tütün ekilmesi yasaktı. Üretilen tütünü üretici kendisi dahi
kullanamazdı.
Reji imtiyaz gereği
yetiştiriciye ürün değerinin %50'si kadar kredi verecek ve fiyat Reji ile
üreticiler arasında birlikte saptanacaktı. Ama Reji görevlileri, üreticileri
son derece düşük fiyatlarla şirkete tütün satmaya zorladı, hatta cebir bile
kullandı. Ayrıca Reji, onlara görevlilerin kayıp olduğunu iddia ettiği tütünün
bedelini de ödetti; aldığı tütünü ise yüksek fiyatla sattı, 1985-86 yıllarında
7,6 kuruşa aldığını 21,1 kuruşa, 1912-13 yıllarında ise 10,3 kuruşa aldığını
30,03 kuruşa sattı.
1897'de hükümetçe
hazırlanan bir rapora göre; reji uygulaması tamamen kaldırılarak, tütün
tarımının karlılığı sağlanmalıdır. Rai’nin koyduğu sınırlamalar, eskiden İmparatorluğun
en zengin çiftçileri arasında olan binlerce tütün yetiştiricisini yoksulluğa
düşürmekteydi. Üstelik tütün tarımı, artık devlet için bir servet kaynağı olmaktan
da çıkmıştı.
REJİYE
KARŞI DİRENİŞ
Bu koşullara karşı
çiftçinin direnişi Reji'nin güvenle işlemesini engelledi. En yaygın direniş ise
kaçakçılık oldu. Ne yerel yetkililer ne de merkezi hükümet kaçakçılığı önlemek
için büyük bir çaba göstermedi.
Kaçakçılar, alırken Reji'den 2-3 kat fazla fiyat verdiği halde satarken
daha ucuz sattığı için üretici istediği kadar ekim yapabildiği gibi vergiden de
kurtuluyordu. Üretilen tütünün 1/3'ü kaçak üretiliyor ve pazarlanıyordu; Reji
tarafından, 1890'da 6 milyon kg. civarında resmi satışın yanında 12-13 milyon
kilonun yasadışı yollardan satış yapıldığı
belirtiliyor. Buna Reji'nin yanıtı kaçakçılığı önlemek için "Özel
Güvenlik Örgütü" yasasını Osmanlı Yönetimine kabul ettirip, özel kolcu
örgütü kurmak oldu. Kolcular ile kaçakçılar
arasındaki çatışmalarda ise her yıl 2-3 bin kişi ölüyordu. Kolcuları Reji ‘ye
maliyeti sadece 1911-12 yıllarında 254.000 Osmanlı Lirası oldu.
Bir
diğer direniş şekli ise protesto yürüyüşleri ve dilekçelerdi. 1887 Nisan'ında
çoğu adalar kökenli Rumlar olan Samsun dolaylarının tütün yetiştiricileri şehre
yürüyerek, valiye Reji'nin kendilerini düşürdüğü acıklı durumu protesto edip,
Padişaha bir dilekçe verdiler. Bir hafta boyunca art arda her gün şehre akan
köylerin halkı Reji'yi protestoda bulundu. 4 Mayıs'ta da Reji binasını
taşladılar. 1892'de İstanbul'da Tütüncüler Locası'nın eylemi hükumetçe
engellendi.
Demirci
sakinleri, Reji kuvvetlerini bastırdı ve onların yakaladığı bazı kaçakçıları
serbest bırakarak, el konulan tütünleri aldı. Köylüler, Samsun Bölgesindeki
Darende'de bir tekel deposunu yağmaladı; Zile ve çevresinde tesisleri basarak büyük
miktarda tütünü tahrip etti; Tokat'ta el konulmuş 170 balya kaçak tütünü geri
aldı ve Reji kolcularının çoğunu yaraladı.
Bu
arada Reji tekeli dışsatımı kapsamadığı için, tüccarlar bu alanın tam
denetimine sahip oldu. Toplam tütün satışlarının %65-71 arasında değişen dışsatım
piyasası, tütün yetiştiricileri için cankurtaran oldu. Dışsatımcıların
yetiştiricilere verdiği ortalama fiyatlar, rejinin önerdiği ortalama fiyatların
%27-66'sı oranında daha yüksekti.
Bu
aynı zamanda tütün kalitesini yükselterek ve karaborsa da satılacak tütünleri
ihracata yönlendirmesi ile Reji'ye de yaradı. Bursa Bölgesi'nde kaçakçılıkla
baş edemeyen Reji, yüksek kaliteli Yenice ve Samsun tütün tohumlarını
dağıtarak, üretilen ürünün kalitesini yükseltip, yetiştiricilerin ürünlerini kaçakçılar
yerine dışsatıma satmalarını sağlamaya çalıştı.
CUMHURİYET; ULUSAL TÜTÜN POLİTİKASI
Büyük
Millet Meclisi'nin ilk yaptığı işlerden birisi tütünde Reji tekeline son vermek
için girişimlere başlamak oldu; 13 Haziran 1921 tarihinde Fransız Reji ‘si ile
yapılan anlaşma sonucu Reji şirketinin bütün mevcutları, alacakları ve
borçlarıyla devlete geçti. 1 Mart 1923 tarihinden itibaren Devlet inhisarı
işlemeye başladı. Reji'nin tama men tasfiyesi zaman alarak, 1925'te tamamlanıp,
1926'da tütün inhisarı yasası çıkarıldı. Cibali Tütün Fabrikası da bu dönemde
devlete geçti. O zamandan bu yana Türkiye'de si gara sanayinin simgesi olmuştu.
Akhisar'ın
ileri gelenleri, Belediye Başkanı ve diğer yöneticiler, devletin desteğini de
alarak, 1927 yılında Akhisar Tütün Kongresi'ni topladılar. Kongre'nin amacı
tütüncülüğümüz üzerindeki Reji gölgesini kaldırmaktı. Bu nedenle de gündemin
ilk maddesi tütüncülüğün üzerinde ki Reji'nin ve yabancı egemenliğinin tamamen
kaldırılması idi.
26
Ekim 1938 tarihinde çıkarılan "Tütün ve Tütün İnhisarı Kanunu",
1969'da 1177 Sayılı "Tütün ve Tütün Tekeli Kanunu" ile güncelleştirildi.
Her iki yasada da yaprak tütün alımı, sigara üretimi ve bunların ticaretinden Tekel'in
imtiyazı esas olurken, özel sektörün faaliyetleri yaprak tütün alımı yaparak,
bunları işleyip, ihraçla sınırlandırıldı. Tütün'de kalitenin yükseltilmesi;
çeşit ıslahı ve tohumluk dağıtımı, hastalık ve zararlılarla mücadele, ekici ve
uzman kişilerin eğitimi devletin görevi olarak belirlendi. Bu amaçla katma
bütçeli, döner sermayeli Tekel Genel Müdürlüğü, tütün enstitüleri ve deneme
istasyonları kuruldu. Tütün politikasının belirlenmesi Bakanlıklar arası Tütün
Kurulu ile Milli Tütün Komitesine bırakıldı.
1938
yılında Maltepe Tütün Enstitüsü'nce başlatılan İngiltere'ye ihracat için
Virginia tütün üretimi çalışmalarına, Virginia ekiminin Türk tütüncülüğüne
zarar vereceği anlaşıldığı için 1943 yılında son verildi. 1959 yılında
"Samsun" adlı filtreli sigara üretilmeye başlandı. 2 Ocak 1961
tarihinde yürürlüğe giren 196 sayılı "Ekici Tütünleri Satış Piyasalarının
Desteklenmesine Dair Kanun" ile destekleme görevi Tekel Genel Müdürlüğü'ne
verildi. Sigarada kalite sorunu ise eski teknoloji kullanan fabrikalara yeni makinelerin
takviyesi ile çözülmeye çalışıldı.
1969
yılında "Tütün Tarım Satış Kooperatifleri ve Bölge Birlikleri ile Türkiye
Tütün Tarım Satış Kooperatifleri Genel Birliği Kanunu" çıkarıldığı ve
Yasa'nın öngördüğü ana sözleş me 21.7.1974 günü Resmi Gazete ‘de yayınladığı
halde uygulanmaya hala başlanmamıştır.
1970'li
yıllar, hükumet ile sigara tröstleri arasındaki kavga ile geçti; tröstlerin
ucuz Türk tütünü alıp, kaçak sigara satmak için çabalamaları karşısında hükümet
tütünü değerinden satıp, kaçakçılığı önlemeye çalıştı. Tütünü değerinden sat
makta başarılı oldu ama kaçakçılığı önleyemedi, kaçakçılığın önlenememesindeki
nedenlerin başında sokak satıcılarının hedef alınarak, sigarayı Türkiye- ye
getirenlere dokunulmasıdır.
Sigara
tröstleri ise özellikle 70'lerin ikinci yansında bir yan dan dampingli sigara satışı
(yılda 200 milyon paket) ile birlikte, Koç (Rothamns), Sabancı (Philip Morris),
Enka (BAT), Tekfen (Reynolds') ile prensipte üretim anlaşmaları yaptılar. Bunun
için ise öncelikle tütün teke linin kaldırılması ve TEKEL'in tasfiyesi
gerekiyordu.
12 EYLÜL, ÖZAL VE
Tütün
tekelinin kaldırılması ve Tekel'in tasfiye çalışmalarına 12 Eylül Hükümeti
döneminde başlandı. Bu çalışmalar dönemin Gümrük ve Tekel Bakanı Recai Baturalp
tarafından Başbakan Ulusu'ya 10 Aralık 1981 tarihine gönderilen bir yazı ile engellendi.
Baturalp, bu yazıdan 11 gün sonra Bakanlıktan ayrılmak zorunda bırakıldı.
Ardından da Bakanlıkta tütün tekelinin kaldırılmasına karşı çıkan bürokratlar
temizlendi.
1983 yılında
Tekel Genel Müdürlüğü'nün KİT haline getirilmesi özelleştirme doğrultusunda
atılan ilk adım oldu. 1984'te ise Tekel'in yabancı sigara ithal etmesi ve
dağıtması, kaçakçılığı önleme bahanesiyle serbest bırakıldı. Ama bu kaçakçılığı
önlemedi, tersine arttırdı. 1987 yılında resmi sigara tüketimi 75 milyon Kg.
olarak görünürken DPT ve Tekel kayıtlarına göre 110 milyon Kg. civarındadır.
Yani 35 milyon Kg. sigara kaçak giriyor. O zaman, bu değişiklikler neden
yapıldı diye sormak gerekiyor. Bunun nedenini bundan sonraki gelişmelere
baktığımızda çıkarabiliriz.
1984 yılında kabul
edilen, V. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda "sigarada tütün tekelinin
kaldırılmasını ve yeni tip tütünlerin üretiminin bir program çerçevesinde gerçekleştirilmesi"
öngörüldü.
28 Mayıs 1986 gecesi
TBMM'de bugüne kadar eşine rastlanmayan bir yöntemle Tütün tekelini kaldıran
yasa maddesi, 3291 sayılı Merkez Bankası yasasına eklenerek, geçirildi. Özal, o
geceyi 27 Mart 1992 günü; "Bizim zamanımızda Meclis'ten geç saatlerde
kanun geçirirdik. Tütün tekelinin kaldırılması kanununa, muhalefet çok karşı
çıkıyordu. O zaman bu kanun maddesini, bir başka kanuna ekleyerek, genel
kuruldan geçirdik. Kimse de ne olduğunu anlayamadı." diyerek anlattı.
Dünya yaprak Tütün
İhracatında ilk beş sırada yer alan Türkiye de 1988 yılında Virginia ve Burley
tütün ithali serbest bırakıldı. Tekel aynı yıl, Tokat sigara fabrikasında
ABD'den tütün ithaline giderek %85'i Virjinya tütünden yapılan Tekel 2000 adı
altında Amerikan harmanı sigara üretmeye başladı.
3.5 1991 tarihinde
Bakanlar Kurulu Kararı ile sigara üretimi serbest bırakıldı. 1992 yılında
yabancı tütünle yurt içinde harmanlanmış ve imal edilmiş sigaraların satış
fiyatı üzerinden fon alınmasının kaldırılması ile hazine almakta olduğu
vergileri, kar olarak Camel ve Marboro'ya devretti.
28 Mayıs 1993
tarihinde çıkarılan kararnameyle Türkiye’de sigara üretimi yapan özel sektöre,
yıllık kapasiteleri 2000 tona ulaşması halinde, sigara ithalinde ve satışında
serbest bırakıldı. 1993 yılında Marboro, 1994 yılında Camel sigara fabrikaları
üretime başladı. 1993 sonundan itibaren
de fiyatları kendi belirleyip, kendi dağıtım ağlarında satıyorlar[2].
28
Mayıs 1993 tarihinde çıkarılan kararnameyle Türkiye'de sigara üretimi yapan
özel sektöre, yıllık kapasiteleri 2000 tona ulaşması halinde, sigara ithalinde
ve satışında serbest bırakıldı. 1993 yılında Marlboro, 1994 yılında Camel
sigara fabrikaları üretime başladı. 1993 sonundan itibaren de fiyatları kendi
belirleyip, kendi dağıtım öngörüldü.
BAKANIN BAŞINI YİYEN YASA TASARISI
1991 yılında sigara
reklamını ve toplu bulunulan bazı yerlerde sigara içilmesini yasaklayan bir
yasa tasarısı Meclis'te kabul edildi. Tasarı zamanın Cumhurbaşkanı Özal'ca
yasaklamanın liberal ekonomiye uymayacağı gerekçesi ile veto edildi. Tasarıyı
hazırlayan ve yasalaşması için büyük çaba harcayan, Sağlık Bakanlığı döneminde
sigarayı önleme kampanyası açtığı için Bakanlığının 6 ay gibi kısa sürede sona
erdiğini söyleyen Bülent Akarcalı
olayı şöyle anlatmaktadır:
"Amerikan
sigara şirketlerinin, burada çok büyük kulisi var. Hatta kendileri aleyhine bir
yasanın çıkmaması için ücretli insanlar tutup, TBMM'de kulis yapmaktadırlar."
Tasarı
Meclis'ten geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Özal’ın veto etmesi için Amerikan
Şirketlerinin Türkiye'deki maşalarını kullandığını belirten Bülent Akarcalı, "kullanılmaya
hazır" diye nitelediği Türk reklam şirketlerinin, basını "bu yasa
çıkarsa, diğer reklamlardan da hava alırsınız" diyerek tehdit ettiğini ve
bunun üzerine gazete patronlarının Turgut Özal ile görüşmeye gittiğini
kaydetti.
"Sigarayı
birinci öncelik yaptığınız zaman sigaradan milyarlarca dolar kazananlar sizin
bakanlıktan ayrılmanız için elinden geleni yapıyor. Kendi Parti teşkilatınıza
bile sızarak orayı bile aleyhinize kullanıyor. Çünkü işin içinde milyarlarca
dolarlık bir güç var."
"Amerikan
Marlboro Şirketi yöneticilerinin Türkiye'de maaşla çalıştırdığı insanlara
verdiği talimat şudur: 15 yaşına gelip de hala sigaran içmemiş Türk genci varsa
başarısızsınız."
"İngilizler de
Çinlileri afyona alıştırdılar; böylece hem afyon ticaretinden para
kazanıyorlardı hem de Çin'i ele geçirmek için Çinlilerin afyona düşkünlüğünden
yaralanmak istiyorlardı." Diyerek Akarcalı
bu durumu 19. Yüzyılda İngiltere'nin Çin’i sömürgeleştirmesine benzetiyor.
(22.10.1995 Evrensel)
TEKEL’İN TASFİYESİ
Tütün ve sigara dendiğinde hemen akla yakılan,
işlenmeyen tütünler
ve Tekel'in zararı geliyor. Zarar ettiği gerekçesiyle de idam fermanını
hazırlıyoruz. Gerçekten de Tekel zarar ediyordu; zararının nedeni ise, devletin
destekleme görevi verdiği Tekel'e destekleme alımı yapması için para vermeyip,
bankalardan borçlandırmaya zorlaması ve ithal ettiği sigara satışlarından zarar
etmesi idi. Sözü çok edilen stokların büyük kısmı ise Tekel'den değil iktidar
politikalarından kaynaklanmaktadır. Ayrıca Tekel 2 yıllık ihtiyacı kadar stoku
bilinçli olarak elinde tutmaktadır. Bu stok oranı yalnız Tekel'in değil aynı
zamanda uluslaraşırı sigara tröstlerinin de stok oranıdır.
Buna
karşın Maltepe ve Samsun sigaralarını üreten fabrikalar, son 20 yıl içerisinde
teknolojik gelişmelerden hiç nasibini almadı. Dönem başındaki stokların
dışsatım miktarını ve geliri artırdığı unutuluyor.
Yüksek
Denetleme Kurulu raporuna göre, Tekel'in 1991 yılı zararının % 9O'ı Philip
Morris'le yaptığı anlaşmadan kaynaklanıyor. Philip Morris ve RJ Reynolds'un
Tekel'den ayrılması ile Tekel, 1994 yılında 10,7 trilyon kar etti, 9 trilyon
liralık ithalatına karşın 943 milyar liralık ihracat gerçekleştirdi. 1995
yılında ise 11,5 trilyon kar etti, 60 trilyon lira fon ve vergi ödedi.
Buna
rağmen geçtiğimiz yıllarda Tekel Pazarlama ve Dağıtım Müessesi ‘ne bağlı İdari
Müdürlüklerin özel sektöre ihale edilmesi ve Tekel Ambalaj Fabrikasının % 6O'ı
yabancı bir firmaya satılıp kiralanmasından sonra;
1-Akhisar Sigara Fabrika sının %75'i büyük
bir yabancı şirkete satılarak, ortak olarak işletmek için anlaşmak üzeredir,
buna ilaveten Tekel, Samsun ve Yeni Harman gibi önemli iki sigara markasının
lisans hakkını yabancı firmaya devredecektir;
2-İnşaatı tamamlanıp, makineleri ithal
edilmiş olan Samsun-Ballıca Si gara Fabrikasının %55'i Fransız Monopolü SEİTA'ya
satılıp, ortak olarak işletilmesi üzerine çalışmalar yapılmaktadır, Tekel 2001
sigarasının lisans hakkı da Fransız monopolüne devredilecektir.
Tekel'in
ödediği fon ve vergi oranlan Marlboro'dan daha yüksek olduğu halde Tekel'in
tasfiyesi bitirilmeye hazırlanılıyor. Bunun için mevcut sigara fabrikalarının
satılması öngörülüyor. "Kötü" diye elden çıkarılacak fabrikalara ise
Kent, Pal Mail, BAT, HB gibi firmalar talip. Gerekçe ise mevcut fabrikaların
modernleştirilmesi için 2-3 yılda 500 milyon dolar harcanması gerektiği ve Şark
tütününe talebin azaldığı. GB ile kaldırılan fon ve vergilerin tutan ise yıllık
olarak 200 milyon dolardan fazla.
Tütün
içim zevkini kim, neden değiştirtirdi? Bugüne kadar yapılması gereken
yatırından kim, neden yapmadı? GB ile zorunlu olmadığı halde tütün ve sigaradan
fon ve vergi alınmasını kim, neden kaldırdı?
GÜMRÜK BİRLİĞİ
Gümrük
Birliği'ne girilmesi ile zorunlu olunmadığı halde Türkiye Kg'a 3 $ fon ve % 25
gümrük vergisini kaldırılması ile AB'den her türlü yaprak tütünü ve sigara
gümrüksüz girmeye başladı. AB ise kiloda
0,88 $ çok düşük vergi ile tütün ithal ediyor. Bu, Türkiye'de üretim yapan
uluslaraşırı tröstleri harekete geçirdi. Onlar da Amerikan Blend sigara harman
lan için ihtiyaç duydukları Flue Cured ve Burley tütünleri ithal ederken
ödedikleri vergi ve fon ların alınmamasını istediler. İktidar ise ÖTV ile
durumu idare etmeye çalışıyor.
TÜTÜN DIŞSATIMI
VE TOPLAM DIŞSATIMA ORANI
| ||
YIL
|
DIŞSATIM
(Milyon $)
|
T.D.ORANI
(%)
|
1932
|
47,8
|
26,6
|
1950
|
55,5
|
23
|
1965
|
88
|
19
|
1980
|
233,7
|
8
|
1990
|
447
|
3
|
1994
|
350
|
2,2
|
KAYNAK: Ceylan, i. Coşkun, Türkiye'de Tütün Politikalarının Tarihsel Gelişimi,
|
Buna göre Türk
tütünleri adına yapılabilecek en iyimser tahmin, toplam tüketimin %50'sinin Oriental
tip sigaradan oluşacağıdır; ülkemizde üretilecek Oriental tip ve blend sigara
harmanlarında kullanılacak toplam Türk tütünü 60.000 ton düzeyine inecektir.
Tekel'in pazar payı ise, Oriental tip ve blended sigaralar için toplam 50-55
bin ton, 2000 yılında harmanlarında kullanacağı Türk tütünü miktarı en çok 35
bin tondan ibaret olacaktır.
KAYMAĞI KİM YİYOR?
Tütünün başlıca
alıcısı olan Tekel'in verdiği fiyatlar, tüccar için de baz oluyor. Tekel'in
uyguladığı fiyatlama mekanizması ise tüccara yarıyor.
Fiyatlamada tütünler
önce A Grad, B Grad ve Kapa olmak üzere 3 ayrı seviyeye ayrılmakta, sonrada
bunlar kendi içinde tasnif edilmektedir.
Son iki yıldır ekspertiz işlemlerinde bir değişiklik olmadığı halde
fiyatlama sistemi değiştirildi. Buna göre, tütün balyaları, içlerindeki kalite
oranına göre kademelendirildikten sonra kalite yüzdeleri belirlenip, yüzdeler
toplanıp yüze bölünmesi ile bulunan ortalama fiyat o üreticinin ortalama fiyatı
olmaktadır.
Bu sistem ile içinde
A Grad oranı %80 ve yukarısına baş fiyat verilirken, A Grad oranı %0-40 arasına
‘da ayrı bir aynı fiyat verilmektedir. Tüccar A Grad oranı %90'dan yüksek ve %40'a
yakın olan tütünleri az fiyat farkı ile alırken Tekel 80 ve 0 yakın olanları
alabilmektedir. İhracatçı, Tekel ihtiyacı kadar aldıktan sonra fiyatı
düşürmektedir.
Bu ise Tekel
dışındaki alıcıların sütün kaymağını yemelerine yol açmakta. Bu kaymağı ise son
yıllarda yerli tüccardan çok ABD, Alman ve İngiliz şirketleri yemeğe başladı.
1980 yılına göre 1995 yılında, Ege bölgesindeki ihracatçı firma sayısı %37
oranında azalırken hakimiyette 7 yabancı firmaya geçti; bu şirketler,
geçtiğimiz sezon 34 bin ton tütün ihraç ederek, ihracatın % 55'ini
gerçekleştirdi.
ÜRETİCİ SORUNLARI ve KOTA
Üreticinin
sorunlarının başında ise verilen fiyatların düşüklüğü kadar hatta ondan önce
sattığı ürünün parasını geç alması geliyor.
Şubat ayında fidelemeye başlayan tütün üreticisi, Aralık'ta satışa hazır
hale geldiği halde ertesi yıl Şubat’ta ürünü ancak satabiliyor. Parasının
tamamını alması Tekel'den Haziran'ı, tüccardan Ağustos'u buluyor. Üreticinin
bir diğer önemli sorunu kaliteli ve verimi yüksek Oriental tütün tohumu
bulamamasıdır.
Son yılarda
uygulanmaya başlanan kota ise her üretici için ayrı ayrı fakat menşelerine ve
arazilere göre değişmeyen sabit bir oranda belirleniyor. Bunun sonucu olarak da Bursa, Düzce, Hendek,
Çanakkale-Agonya, Trabzon, Samsun, Bafra- Alibeyoymağı, Tokat-Gümüşhacıköy,
Bitlis, Muş, Mardin, Şemdinli, Malatya-Çelikhan, Hatay-Yayladağ, gibi vasıflı
ve harmanlanma oranı yüksek tütünlere de kota uygulanıyor.
Kota bu şekilde uygulanması
özellikle 7 milyon tona ihtiyaç olduğu halde son beş yılda ortalama 6 milyon
ton ancak üretilen Marmara Bölgesi tütünlerindeki açığı artırmaktadır. Kota
uygulanmasının önemli bir diğer yanı ise alternatif ürün sunulmayıp, “ne ekerse
eksin” yaklaşımının benimsenmiş olmasıdır.
Bu sorunlara Amerikan
tütünü ekenlerin sorunları eklenmekte. Düzce, Adapazarı, Hendek, Manyas, Gönen
ve Kırklareli'nde yabancı sigara ve tütün firmaları veya onlara bağlı şirketler
Amerikan tip tütünü ektirdi. Tütün ekimi yaptıran şirket anlaşma hükümlerine
uymadı; Sulama sisteminin kurması masrafları 3 milyon lirayı olacağını söylediği
halde bu nedenle 10 milyon lira kesti.
Tütün şirketi, kalite tespitini kendi özel eksperlerine kaliteyi düşük
gösterecek şekilde yaptırttı. Fiyatları ise tek yanlı düşük olarak
belirledi.
Tekel daha çok Amerikan
tütünü kullanıyor. Ekimi ise şirket yapıyor. Tütün üreticilerinin temel bir
sorunu da örgütsüz olmalarıdır. 1969'da kooperatif yasası çıkarıldığı halde
halen uygulanmaması, dernekleşme çabalarının ise özellikle 80'lerden sonra
bastırılması üreticileri alıcı karşısında yalnız ve tek başına bırakmaktadır.
Tütün satış merkezlerinde ihale yolu is satışa geçilmemesi ise sorunları
artırmaktadır.
TÜTÜNCÜLÜKTE YENİ DÖNEM
1984'den
beri DPT, TÜBİTAK, Tekel Genel Müdürlüğü'nün ortaklaşa sürdürdükleri toplam 14
bölgede Virginya-Burley tipi tütün ekim denemeleri sonucu Marmara Bölgesinde
mısır ve şeker pancarı alanlarının yarısında ekilmeleri öngörüldü. Bu
alanlardan azami 50 bin ton tütün elde edilebileceği hesaplanıyor. Bunun
üzerindeki ihtiyacın ise GAP Bölgesi'nden, özellikle de Muş, Bitlis, Silvan
yörelerinden ya da de ithalatla karşılanması öngörülüyor.
Bu çalışmalar ilk ticari
meyvelerini 1992 yılında verdi. Philip Morris, kendisine tütün satan en büyük
şirket konumundaki Spıerer Tabocco aracılığıyla geçtiğimiz yıllarda Düzce, Adapazarı,
Hendek, Manyas, Gönen ve Kırklareli'nde Virginia ve Burley tütün leri
ürettirmeye başlandı. 1992 yılında 315 ton, 1995'de 4 bin tona çıkan tütün
üretimi, 2800 üretici tarafından 15 bin dönüme ekilmektedir. Geçtiğimiz günlerde
Tekel ise Amerikan tip tütünün tohumunu ithal etmeye yetkili kılındı.
Spierer Tobocco'nun
bu bölgede 70 kişilik bir tarla ekibi var. Bu ekip tohumluk aşamasından,
fidelerin dikimine, ilaçlamaya, çapalamaya kadar her şeyle ilgileniyor. Yani,
2800 çiftçinin üretimle ilgili attığı her adım, iki şirketin kontrolü altında.
Üretim için gerekli olan gübre, ilaç gibi ihtiyaçlar borçlandırılarak
karşılanıyor, Tütün parasından bu borçlar düşülüyor. Üretici örgütsüz olarak
kaldığı ve Tekel bu alana da girmediği sürece fiyatları kendi istedikleri
düzeyde yabancı şirketlerce belirlenecek. Tütünlerimizi istedikleri fiyattan
alacak, istedikleri fiyattan ihraç edecekler.
SİGARA KARŞITI KAMPANYA
Dünya'da
sigara tüketimi, dünya nüfusundaki artış oranın dan daha fazla; her yıl %2,1
oranında artmakta. Buna rağmen Gelişmiş Ülkelerde sigara tüke timi her yıl %1,1
oranında azal makta. Türkiye'de ise yıllık kişi başına sigara içimi 1430 adet
olup, her yıl %3 artmaktadır. Bunun %50'sinin Marlboro ve Camel'ce karşılanması
hedeflenmiştir.
Ayrıca
buralardaki sigara karşıtı kampanyalar, yasa maddesi haline gelerek sigara
reklamını ve toplu bulunulan yerlerde içilmesini yasaklamak ta ya da
sınırlamaktadır. Fransa'da işyerlerinde, restoranlarda, barlarda, uçaklarda,
trenlerde, okullarda ve halka açık yerlerde sigara içilmesi yasağı 1 Kasım
1992'de yürürlüğe girdi. Bu arada sigara reklamı da yasaklandı. Sigara
reklamları, reklam sektörünün %43'ünü oluşturuyordu. Uymayanlar 600 frankla 6
bin frank arası, gerekli düzenlemeyi yapmayan işyeri sahipleri 3-6 bin frank
arası ceza verecekler. AB'nin hedefi 2000 yılında nüfusun %80'inin sigara
içmediği "Sigarasız Avrupa"dır.
Clinton'nın
Başkan seçildikten sonraki ilk işlerinden birisi ABD'de de benzer bir
uygulamayı başlatmak oldu. ABD'de üretim %30 azaldı. ABD, Türkiye'ye, Körfez
Savaşındaki yardımlarından dolayı, tütün sanayini geliştirme amaçlı 650 bin
dolar yardım verdi. Ama hangi tütün sanayini? Hong Kong’da 1993'den itibaren 18
yaşının altına sigara satışı ve toplu taşım araçlarında sigara içimi yasak.
SİGARANIN EKONOMİYE ZARARLARI
Bu
eğilimde ise sigaranın insan sağlığına zamlarının ötesinde ekonomiye maliyeti
belirleyici olmaktadır; "ABD'de 1985 yılında yapılan bir çalış maya göre,
sigaraya bağlı yıllık üretim kaybı, 27-61 milyar ABD Doları'dır. ABD Sağlık Bakanlığı, sigara ile ilgili doğru
dan sağlık harcamaları toplamı nı 1985 için 34 milyar ABD doları olarak
hesaplamıştır.
"Kanada'da
yapılan bir değerlendirmede, sigara tiryakisi olan çalışanların, sigara
içmeyenlere göre %33-45 daha fazla işe gelmedikleri belirlenmiştir. İspanya'da
gerçekleştirilen bir araştırma ise, işe gelmemenin %41,7'sinin sigara
alışkanlığı ile ilgili olduğunu ortaya koymuştur."
"Kanada
Havayolları, tüm uçuşlarını sigarasız yaptıktan sonra, yalnızca kül tablası
temizliğinden tasarruf sonucu, 700.000 ABD Doları kazanç sağladığını
açıklamıştır" (1993, Aşut)
GLOBELLEŞEN NE?
Bu
gelişmeler karşısında sigara devleri çareyi azgelişmiş ülkelerin pazarını ele
geçirmek te buluyorlar. Hedefleri 2000 yılında 7.945 milyon ton olması beklenen
dünya tütün üretimini ve 1293 milyon tona çıkacak tütün dış satımını tamamen
denetimleri altına almaktır.
Dünya
sigara tüketiminin %39'unu karşılayan sigara tröstlerinin hedefi öncelikle %33'ünü
karşılayan devlet kuruluşlarını etkisizleştirmek. Bunun için de kendi
aralarında kolayca eşgüdüm ve işbirliği sağlayabilmekteler.
İsteklerini
kabul ettirmede reklam silahı iyi kullanılıyor. Son yıllarda gelişmiş ülkelerde
sigara reklamının yasaklanmasıyla gelirlerinin %40-50'sini kaybeden
reklamcılar, bizim gibi ülkelerden bunu çıkartmaya çalışıyor.
Buna
bir de dünyanın sayılı gıda devlerinden[4]
olmalarının getirdiği güç eklenince yerel ve bireysel karşı çıkmaları
etkisizleştirebiliyorlar. Başaramadıklarında ise GATT'a sığınıyorlar.
SİGARA VE TÜTÜN DIŞ
TİCARETİ
(Milyon $)
|
||
YIL
|
İHRACAT
|
İTHALAT
|
1984
|
216
|
28
|
1985
|
330
|
59
|
1986
|
270
|
118
|
1987
|
314
|
174
|
1988
|
266
|
151
|
1989
|
479
|
197
|
1990
|
416
|
300
|
1991
|
563
|
367
|
1992
|
309
|
319
|
1994
|
395
|
350
|
KAYNAK: İSTATİSTİK GÖSTERGELER, DİE
|
Böylece
" bugün ABD'nin %10 civarında seyreden dünya tütün ticaretindeki payı,
2000 yılında %24,1'e yükselecek. 1990 yılında Türkiye'nin %8 olan payı ise %2,5
civarına inecek." (Tütün Raporu)
Diğer
yandan da Brezilya, Zaire, Çin, Malezya, Kore, Zimbabve, Arjantin, Tayland,
Malavvi gibi ülkelerde, Ameri- kaya göre daha ucuza, tütün ürettiriyorlar. Bu
ülkelerde kendi istekleri doğrultusunda ürettir dikleri tütünleri her geçen gün
daha fazla kullanmaya başladılar.
Bunun
sonuçlarından birisi de ABD'de 1985'de 80 milyon ton tütün ithaline karşı
1993'de 200 milyon ton ithal edilmesidir. Bu nedenle, Son yıllarda tütün
üretiminden vazgeçen çiftçi sayısı Kentucky eyaletinde genel üreticilerin %69'u
kadarıdır. ABD kongresi kendi tütün üreticisini korumak için Amerika'da
üretilen sigaraların içindeki Amerikan tütün oranı %75'den az olmasını yasaklamıştır.
Bazı Amerikan sigaralarında bu oran %50'ye kadar çıkmaktaydı.
Sigara
tekelleri kaliteli tütün değil ucuz tütün istiyor. Bunun sonucu olarak Türkiye'nin
tütün ihracatında önemli yer tutan ABD, Japonya ve AB'ye tütün ihracatımız
giderek azal maktadır. Üstelik sattığımız tütünlerin önemli bir kısmı da düşük
fiyatlı kırık tütündür.
SİGARA TRÖSTLERİ İÇİN TÜRKİYE NEDEN ÖNEMLİ?
Türkiye
ise hem iç pazarı açısından hem de Ortadoğu ve Orta Asya'ya yakınlığı açısından
cazip bir yer. Bir anlamıyla atlama tahtası olarak görülüyor. Phips Morris
yayılma harekâtını yürütmek için bir Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölge Başkanlığı
oluşturdu. Türkiye bu bölgede hem kendi iç pazarı hem de Orta Asya pazarı
açısından son derece stratejik bir noktada
Türkiye'de
% 1 pazar payı olmasına rağmen fabrika kurmalarının nedenini Camel sigaralarını
üreten, Reynolds Nabisco Türkiye eski Genel Müdürü Patrice Dumont: "Bir
yerde pazarımız yılda % 10 büyüyorsa, burası yatırım için çok çekici bir
ülkedir. Sigara piyasası çok farklı, çok rekabetçi bir pazardır. Bir pazarda %3-
4'Iik bir payımız varsa, bu çok iyi bir paydır." şeklinde açıklarken, yeni
Genel Müdür Thomas Reibl " Bu ülkedeki fırsatları değerlendireceğiz. Bu fırsatlardan
biri, Türkiye'nin dünyanın en büyük pazarların dan birisi olması....Türkiye
genç nüfusu ile gelecek vadediyor" diyor. (Milliyet, 26.11995)
YENİ REJİLER
1920'lerde
fiyatı oldukça pahalı olduğu halde Avrupa'da en çok aranan sigaralar arasında
olan Türk sigaraları ve Oriental tütün can çekişmektedir. Bunda 70 yıldır
izlenen politika etkili oldu. Üretim artışları verim değil ekilen alanın
artmasından kaynaklanmakta. Buna göre 70 yıldır tütünden para kazanan çevrelerin,
-bu çevrelerin başında da devlet gelmektedir- tütünü geliştirmek için bir
yatırım yapmadıkları ortaya çıkıyor. Başta devletin tütüne ve sigarayı
geliştirmek için yatırım yapmaması, araştırma ve geliştirme çalışmalarını
gerektiği gibi gerçekleştirmemesi tütüncülüğümüzün içinde bulunduğu durumun
temel nedenlerinden birisidir.
Buna
karşın İktidarlar devlet eliyle sigara içim zevkini değiştirerek yabancı
markalara ve Virginia tütününe bağımlılık yerleştiriyor.
Durum
o noktaya vardı ki VI. Beş yılık
Kalkınma Planı'nda Marmara ve GAP Bölgelerinde Amerikan tütünü yetiştirilmesi
öngörüldükten sonra, Türkiye'nin mısır açığı arttı ve şeker ithal eder hale
geldi. Ayrıca Amerikan tütün ekiminin yaygınlaşmasının pamuk, susam, ayçiçeği,
domates gibi Türkiye için önemli ürünlerin ekimini azaltacağı tahmin ediliyor.
"Yeni"
tütün ve sigara politikası ile Şark tütünü giderek yerini Virginia ve Burley tütünlerine;
Tekel ise Philip Morris, Jr Reynolds, BAT, Rothmans gibi uluslaraşırı sigara tröstlerine,
tütün üreticisi ve sigara içicisi ise bu uluslaraşırı sigara tekellerin
insafına bırakılıyor.
Böylece
sigaradan sonra tütün üretimi de esas olarak uluslaraşırı tekellerin
ihtiyaçlarına göre üretilmektedir. Türkiye'de ne kadar, hangi çeşit tütün
ekileceğine, kalite sine, fiyatına, yetiştirme yön temlerine, uluslaraşırı
tekellerin doğrudan karar verecekleri bir sürecin başlarında bulunuyoruz. Bu
Reji'nin yeniden hortlatılmasından başka bir anlama geliyor mu?
KAYNAKLAR
Tütün
Eksperleri Derneği Aylık Bülteni'nin çeşitli sayıları
1993,
Doç. Dr. Aşut, Özen, Hekim ve Sigara, TTB yayını
1993,
1991 Yılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Genel Raporu, T.C. Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu
Tütün
Raporu, Türkiye Ziraatçılar Derneği Yayım
Ceylan,
I. Coşkun, Türkiye'de Tütün Politikalarının Tarihsel Gelişimi, Yayınlanmamış
Doktora Tezi
1995
Tütün Maliyet Raporu, TZOB
1990,
Tütün ve Tütün Mamulleri Sanayi, VI. Beş Yılık Kalkınma Planı ÖİK Raporu, DPT
Sağlık
için Sigara Alarmı,1995 Sağlığı Geliştirme ve Sigara ile Mücadele Demeği Yayın
Organı
[1] Bu yazı Ziraat Dünyası dergisinin
Mart- Nisan 1996 tarihli 443 sayısında (Syf 19-26) yayınlandı.
[2]Gerek Türkiye'nin ilk özel fabrikası olan BEST gerekse Phlip Morris'in eski teknoloji iddiaları yanıtsız kaldı. BEST'in ortaklığın dan büyük ortak Rothmans zarar ediyor gerekçesi ile çekilmesi ise birçok soruyu akla getiriyor.
[2]Gerek Türkiye'nin ilk özel fabrikası olan BEST gerekse Phlip Morris'in eski teknoloji iddiaları yanıtsız kaldı. BEST'in ortaklığın dan büyük ortak Rothmans zarar ediyor gerekçesi ile çekilmesi ise birçok soruyu akla getiriyor.
[3] Türkiye'de üretilen tütünler sigara
sanayi için AB'dekilerinden daha pahalıya mal olmaktadır. AB'de tütün
üreticisine çeşitli adlar altında ek yardımların verilmesi, tütün üreticisine
belirli bir geliri garanti ettiği gibi sigara sanayinin maliyetini düşürmekte
ve tütün ve sigara ihracatına da dolaylı destek sağlamaktadır.
[4] Philip Morris grubunun toplam satışlarının yalnızca % 47'si sigara satışları; gıda alanındaki en ünlü ürünleri Jacobs kahveleri, Toblerone çikolataları. Zaten Sabancı Marlboro evliliği de sigarayla sınırlı değil; Marsa, Philp Morris'in gıda alnında faaliyet gösteren şirketi Amerika Kraf General Foods Internation bağlı Jacobs Suchard ile % 50 ortaklık kurdu. Marsa halen ürettiği margarin, sıvı ve endüstri yağlarının yanı sıra; çikolata, kahve, peynir ve diğer Kraft ürünlerini de Türkiye'de üretecek.
Reynold da ondan farklı değil. Grubun en önemli ürünleri bisküvi, margarin, hardal, fıstık. Plantes fıstıkları için Türkiye'de fıstık üretimi yapmak üzere gözünü GAP'a dikmiş durumda.
[4] Philip Morris grubunun toplam satışlarının yalnızca % 47'si sigara satışları; gıda alanındaki en ünlü ürünleri Jacobs kahveleri, Toblerone çikolataları. Zaten Sabancı Marlboro evliliği de sigarayla sınırlı değil; Marsa, Philp Morris'in gıda alnında faaliyet gösteren şirketi Amerika Kraf General Foods Internation bağlı Jacobs Suchard ile % 50 ortaklık kurdu. Marsa halen ürettiği margarin, sıvı ve endüstri yağlarının yanı sıra; çikolata, kahve, peynir ve diğer Kraft ürünlerini de Türkiye'de üretecek.
Reynold da ondan farklı değil. Grubun en önemli ürünleri bisküvi, margarin, hardal, fıstık. Plantes fıstıkları için Türkiye'de fıstık üretimi yapmak üzere gözünü GAP'a dikmiş durumda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.